Category Archives: Genel

Yapılamaz

Bu şiiri çok sevdim, ancak Türkçe’sini bulamadım ve sizler için İngilizceden çevirdim, kafiyeleri de siz uydurun :)

Yapılamaz

Edgar Albert Guest

 

Birisi yapılamaz dedi,

Fakat kıkırdayan ötekisi cevap verdi

“Belki yapılamaz” ama o bu lafı

Denemeden söylemezdi.

Sakladığından endişe edercesine. hafifçe bağlandı

Yüzünde sırıtmanın iziyle.

Yapılamaz denen şeyi çözmeye çalışırken, şarkı söylemeye başladı

Ve yapmayı başardı.

 

Birisi alay ederek: “Bunu asla yapamazsın;

En azından daha önce kimse yapamamıştı” dedi

Ötekisi paltosunu çıkarttı ve şapkasını çıkarttı

Bildiğimiz ilk şey ise onun işe başlamasıydı

Hiçbir şüphesi olmadan ve mahiyetine bakmadan

Çenesini hafifçe kaldırdı ve hafifçe sırıttı

Yapılamaz denen şeyi çözmeye çalışırken, şarkı söylemeye başladı

Ve yapmayı başardı.

 

Sana yapılamayacağını söyleyecek binler var

Başarısızlığı kehanet eden binler var

Sana saldırmayı bekleyen tehlikeleri tek tek gösterecek binler var

Yüzünde sırıtmanın iziyle hafifçe bağlan

Sadece paltonu çıkart ve ona doğru git

Sadece şarkı söylemeye başla, yapılamaz denen şeyi çözmeye çalışırken,

Ve yapmayı başaracaksın.

 

It Couldn’t Be Done

Somebody said that it couldn’t be done,
But he with a chuckle replied
That “maybe it couldn’t,” but he would be one
Who wouldn’t say so till he’d tried.So he buckled right in with the trace of a grin
On his face. If he worried he hid it.
He started to sing as he tackled the thing
That couldn’t be done, and he did it.

Somebody scoffed: “Oh, you’ll never do that;
At least no one ever has done it;”
But he took off his coat and he took off his hat,
And the first thing we knew he’d begun it.

With a lift of his chin and a bit of a grin,
Without any doubting or quiddit,
He started to sing as he tackled the thing
That couldn’t be done, and he did it.

There are thousands to tell you it cannot be done,
There are thousands to prophesy failure;
There are thousands to point out to you, one by one,
The dangers that wait to assail you.

But just buckle in with a bit of a grin,
Just take off your coat and go to it;
Just start to sing as you tackle the thing
That “cannot be done,” and you’ll do it.

 

 

Yapılamaz için yorumlar kapalı

Filed under Genel

Eskrim

Eskrim için yorumlar kapalı

Filed under Genel

Yüksek Tansiyon Tanımı ve Tedavisi

https://youtu.be/l6jKoYId-gY

Dört kişiden birisinin tansiyonunun yüksek olduğunu biliyor musunuz? Yüksek tansiyonu olan insanların bir çoğunda baş ağrısı, ense ağrısı olmadığını da ayrıca belirtelim. Peki kalbimizin kanı kaç santimetre yükseğe çıkarabileceğini, yani pompa gücünü biliyor musunuz? Hepsi bu programda konuşuldu, iyi seyirler.

Yüksek Tansiyon Tanımı ve Tedavisi için yorumlar kapalı

Filed under Genel, Hipertansiyon, Televizyon Kaydı, TV Programı, Şeker Hastalığı (Diyabet)

Bel Çevresi ve Sağlık

Bel çevresi sağlığımızın en önemli göstergelerinden bir tanesi; kan tetkiki yapmak yerine bel çevresini ölçmek bile sağlığımız hakkında bilgi almak için yeterli.

Bel Çevresi ve Sağlık için yorumlar kapalı

Filed under Genel

Antibiyotiksiz Çağlara Mı Dönüyoruz?

Antibiyotiksiz Çağlara Mı Dönüyoruz? için yorumlar kapalı

Filed under Genel

Neden Filler Daha Az Kanser Olur?

African_Bush_Elephant

1970’li yıllarda yapılan bir belgeselde neden köpekbalıkları kanser olmaz sorusu sorulmuş, zavallı hayvancıklar kıkırdaklarından olmuştu. Hâlbuki sonradan köpekbalıklarının da kanser olabildiği gözlenmişti. Kıkırdağın yeni damar gelişimini önlediğini biliyoruz, ancak daha sonra yapılan çalışmalarda köpekbalığı kıkırdağı kullananlarda (https://burakuzel-md.com/2010/06/14/kopekbaligi-kikirdagi-%E2%80%93-yeni-kanitlar/) kansere karşı pek fayda sağlanmadığı da gösterilmişti.

Kanser aslında bir veri bozukluğu; örneğin elimizde bir CD var ve üzeri hafif çizilmiş, takıyorsunuz CD oynatıcıya bir problem olmuyor; CD’yi daha çok çiziyorsunuz, artık CD çalışmıyor. Bildiğiniz üzere her hücremizde veri var, bu veri de bazı hücrelerde daha fazla olmak üzere kopyalanıyor; saçlarımız uzuyor, derimizi sürekli yeniliyoruz. Bu kopyalanma sürecinde ise hatalar oluyor; çoğunluğu düzeltiliyor, ancak bazıları ise gözden kaçıyor. Bunun sonucunda ise en fazla bölünen hücrelerde hata şansı artıyor; işte bundan dolayı deri kanseri (bazal hücreli kanser) en sık kanser türlerinden biri. Bu duruma stokastik etki, yani rastgele etki deniyor. Bir de çevresel faktörler de veride hata oranını arttırıyor; örneğin sigara içende akciğer kanseri %6 iken, içmeyende %0,5. Üçüncü etken de herediter (ailesel) veri hataları; örneğin Li-Fraumeni Sendromu olan bireylerin %90’ını kanser oluyor.

Ortalama 70kg olan insan ırkının %11-25’i kanserden ölürken, 7,000kg olan fil ırkının %5’nin kanserden ölmesi bu rastgele etkisinin fillerde çalışmadığını bizlere gösteriyor. Bu duruma Peto etkisi deniyor. Bir insanın hücre sayısı göz önüne alındığında, fillerin fazla yaşamaması beklenirken, filler nasıl bu problemi aşmışlar?

TP53 Geni- Verinin Koruyucusu

TP53 geninin 3 asil görevi var:

  1. DNA’ya zarar geldiğinde DNA onarıcı proteinleri aktifleştirmek
  2. Hücre siklusunu G1/S’de durdurmak
  3. Apoptosis’i başlatmak. Apoptosis bu arada programlanmış hücre ölümü demek; bunun kaybı kontrolsüz büyümeye yol açıyor

İnsan kanserlerin %50’sinde bu gen bozuluyor (mutant). Normalde her insanda çalışan 2 adet (alel) TP53 geni mevcut. Eğer 1 alel varsa, bu duruma Li-Fraumeni Sendromu deniyor ve bu insanların %90’ı kanser oluyor.

İşte fillerin veri aklı burada devreye giriyor; bu güzel hayvanların 20 tane aleli var. Bu nedenden dolayı daha az kanser oldukları düşünülüyor.

Ne varsa doğada var, fil gibi olalım, ama cüsse olarak değil, TP53 geni olarak :)

http://jama.jamanetwork.com/article.aspx?articleid=2456041

Neden Filler Daha Az Kanser Olur? için yorumlar kapalı

Filed under Genel

Yeni Bir Ayvalık Sabahı

Her son yeni bir başlangıçtır

Nötr bir duygu halindeydim, sıkıcı boşluklarla dolu kendini über entellektüel zanneden Fransız filmine bakıyordum. Normalde sıkılıp kaçmak isterdim, ama bana bir haller olmuştu, artık sıkılmıyordum.

Hayır, sıkılamıyordum bile. Acaba ölmüş olabilir miydim?

Ancak öğlene doğru uyanabilmiştim. Zorla saatime baktığımda saat 1’i gösteriyordu. Tahmin ettiğim gibi Yavuz odada yoktu. Saatin tik takları Yavuz için başlamıştı, lüferlerin gece karanlığında lüks ışığına gittiği gibi yoluna devam ediyordu. Hormonlarımın yokluğunda beyni tekrar devreye girmiş bir çamaşır makinesi gibiydim.

Tüm hayatımı belgesel gibi görüyordum. Ruhsuz, manasız, kimsesiz…

Ama Yavuz ve Rana için seviniyordum; onların martıları ağlıyordu duygusal çöplüklerinde, ama kumlar benim ayağıma dolanıyordu. Bu nasıl acımasız bir dünyaydı?

Kahvaltı, öğle yemeği niyetine Ayvalık tostunu kemirirken, Yavuz ağzı kulaklarında geldi.

-“Kardeşim, çok mutluyum. Hayatımın aşkını buldum. Hadi kalk denize gidiyoruz.”

-“Tamam da ne oldu anlat bakalım.”

-“Müdür, dün gece Rana ile tanışmıştık ya. Biz sonra telefon numaralarımızı birbirimize vermiştik. Geldiğimizde bir mesaj geldi ondan, sonra tüm gece mesajlaştık. Daha önce hiç böyle hissetmemiştim.”

-“Adamım, hadi hayırlısı, İnci Teyze bu habere bayılacak.” İnci Teyze, Yavuz’un annesiydi ve her anne gibi oğlunun hayatının bir izdivaçla son bulması için yanıyordu.

Yavuz makineli tüfek gibi, olan biteni hızlıca anlatırken benim telefonum çalmaya başladı.

Telefon ekranında “Berna Hanım” yazısını okuyunca, havadaki aşk kokusu bir anda dağılıverdi, acaba bu kaçıncı çalıştı?

Benimle birlikte Yavuz da ayağa kalktı.

-“Günaydın Berna Hanım”

-”Tünaydın Berk, tatil yaramış sana”

-“Evet, Berna Hanım, dinleniyoruz, denize giriyoruz bolcana”

-“Berk, ben ameliyat oldum ve kemoterapi başlanacak. Ne öneriyorsun?”

-“Berna Hanım, bana uygulanan ilaçlar oldukça sarsıcıydı, özellikle kemo günü ve ertesi gün insan hayattan kopuyor, neşe denilen kavram gidiyor. Bana en çok bu dönemde müzik dinlemek iyi gelmişti. Bir de ne kemoyu ne de hastalığı düşünmemek gerekiyor; bu fikirler zift gibi insanın beynine yapışıyor, çıkmıyor.”

– “Peki Berk, ne zaman dönüyorsun? Döndüğün zaman beni ara”

-“ Olur Berna Hanım, geçmiş olsun. Merak etmeyin başlaması zor oluyor, ama çabucak da bitiyor.”

Yavuz merak içinde bana bakıyordu. Artık ona da durumu açıklamam gerekiyordu.

-“Berna komutan da kanser oldu Yavuz, onun için beni arıyor. Kemoterapi başlanacakmış.”

Yavuz dağılmıştı, en keyifli anında, bir anda elektriğe kapılmış, duygusal bir türbülansa girmişti. Her insan gibi kanserle ölümü birbirine bağlamıştı ve bilinçaltı bir sonraki hedefin kendi olduğunu ona fısıldıyordu. Herkes bu kadar acı çekerken âşık olmak da ayrı bir paradoks yaratıyor, kendisini bir kez daha suçlu hissediyordu.

-“Ne olacak şimdi müdür?”

-“İyi olacak inşallah. Güçlü kadın, bence atlatır. Benim gibi bir zırtapoz bile bununla başa çıkabildiyse, komutan her halükarda bu hastalığı yener.”

Yeni Bir Ayvalık Sabahı için yorumlar kapalı

Filed under Genel

Ege Yeşili 2

Her son yeni bir başlangıçtır

Yavuz’un güçlü ve tok sesi tontonların göğüs kafeslerini rezonansa sokuyordu, bizim gibi sümsük stil takılan tiplerden böyle bir cevher çıktığına kendileri bile inanamıyordu. Ben de kendimce şarkıya eşlik ediyordum. Şarkı nihayetine erdiğinde sanki biz Mehmet Emminin yerinde değildik de La Scala’da Hacı Arif Beyin ser hanendesinde dünya prömiyerini yapıyor gibiydik. Her yanımızdan “Yaşa! Varol! Heyt be!” nidaları yankılanıyordu.

Yanaklarım bağırarak şarkı söylemekten yanmaya başlamıştı, hemen aklıma Dede Efendiden

ey büti nev eda

olmuşum müptela

aşıkım ben sana

iltifat et bana

geliverdi.

Sohbet, şarkılar uzayıp gidiyordu. Ama ben de aşırı yorulmuştum.

-“Çok keyifli bir gece geçirdik, sizlere teşekkür ediyoruz. Ancak 2 gecedir uykusuzuz, bizi mazur görün.” dedim.

Ayrılırken, tonton dayısının eşi bizi torunları Rana ile tanıştırdı.

Bu arada Rana’yla Yavuz arasında sanki bir yakınlık doğuyor gibiydi. Az önce Yavuz şarkı söylerken, Rana hem eğleniyor, hem de hayran gözlerle Yavuz’a bakıyordu. Bunu yakalamıştım.

Taksiyle pansiyona döndüğümüzde pek konuşacak halimiz kalmamıştı.

Ancak ben arkadaşımı kaybetmiştim, bunu hissedebiliyordum. Artık bu hayatta yalnız kalmıştım, hayat denilen acımasız dişliler arkadaşlığımızı yutmadan önce ilk ısırığını almıştı. İkinci ısırık genlerin uyum testiydi; bu check-pointden de geçtikten sonra ok yaydan çıkacaktı. Doğanın gücüne karşı koymak bu noktada da mümkün değildi. Bu durum benim başıma da gelebilirdi; belki de gelmeliydi.

Ama evrim tarafından çiğnenmiş (kanser olmuş) , teknoloji (kemoterapi) tarafından hayata tekrar tükürülmüş biriydim. Sonsuzluğu yakalayacak neyim kalmıştı? Boşluğun fark edilmemesi mümkün değildi, feromonların yokluğu eksikliğimin nişanıydı. Sonuçta kastre bir kedi değildim, duygusal hayatım hayvani içgüdülerin ötesindeydi. Yokluk, beni ve benim geleceğimi yok ediyordu.

Bu durumu da pek umursamıyor gibiydim. Bu da beni korkutuyordu. Tekrar edilebilirliğimin kaybı, egomu da kaybetmeme neden olmuştu. Neden bu dünyada olduğumu anlayamıyordum. Sanki bedenimi uzaktan görüyordum; yanındaki yatakta en yakın dostu uyurken, uyuyan Berk’in bedeni.

Ege Yeşili 2 için yorumlar kapalı

Filed under Genel

Ebola Virüs Hastalığı

Hap Bilgi

Ebola virüs hastalığı ülkemizde tesbit edilmemiştir. Bu nedenle bu hastalığı kafanıza takmanıza gerek yoktur.
Eğer son 3 hafta içinde Guinea, Liberia, Sierra Leone, Lagos, Nijeria gibi Afrika ülkelerine gittiyseniz ( veya Ebola Virüs Hastalığı olan hastayla temas ettiyseniz, veya yukarda bahsedilen ülkelerde yarasalarla, kemirgenlerle ve primatlarla doğrudan temas ettiyseniz)
VE AYNI ZAMANDA
Ateşiniz 38,6 derecenizin üzerinde ve başağrısı, kas ağrısı, kusma, ishal, karın ağrısı ve açıklanamayan kanamanız varsa
Yakınınızdaki bir sağlık kuruluşuna başvurmanızı öneririm.

Detaylı Bilgi- Sağlık Çalışanları İçin
Ebola virüs hastalığı, hasta olanların %30 ile %90’nın kaybına neden olan ciddi bir hastalıktır. Bu hastalığa neden olan 5 tür virüs bulunmaktadır: Zaire, Sudan, Tai Ormanı, Bundibugyo ve Reston.

Bu türlerden en tehlikelisi ve şu anda Gine (Guinea) bölgesinde salgın yapan Zaire ebolavirüsüdür (EBOV). Bu salgının ilk ölüm vakası Aralık 2013’de tesbit edilmiştir.

Daha çok Orta Afrika’da olan bu hastalığın neden 3000km ötede, Batı Afrika’da baş gösterdiği bilinmemektedir. Ancak bu ülkelerde giderek kötüleşen alt yapının, yozlaşan hükümetin, artan fakirliğin ve yıkılan orman alanlarının bu salgını körüklediği düşünülmektedir.

Ayrıca ekonomik çıkarlar amacıyla yıkılan orman alanları nedeniyle bölgenin oldukça kuru bir mevsim geçirdiği de dikkati çekmektedir.

Bu durum ülkemizde de benzer bir durum yaşatmaktadır, özellikle İstanbul’da Kuzey Ormanlarının yıkımı, gelecek de bizlerin de benzer sıkıntılarla karşılaşabileceğimize işaret etmektedir.

Ebola virüs enfeksiyonu doğada meyve yarasalarında ve primatlarda bulunmaktadır. Bunlarla temas eden insanlara bulaşmakta ve insandan insana da geçmektedir.

Gine’de ilk ölen vakanın şikayetleri (ateş, kusma, siyah renkli ishal) 2 Aralık 2013’de başlamış ve hasta 6 Aralık’ta kaybedilmiştir. Bu ilk vakanın kızkardeşinde 25 Aralık 2013’de aynı şikayetler başlamış, 29 Aralık 2013’de kaybedilmiştir. Bu vakanın annesi, ananesi, hemşire, köyün ebesi, köyün ebesine bakan akrabası da benzer zamanlarda kaybedilmiştir.

İlk vakanın ananesinin cenazesine katılan kızkardeşi ve başka bir katılan da bir süre sonra hastalık gelişmiş ve bu vakalar da kaybedilmiştir. Mart 2014’e kadar bu bölgelerde 1323 hasta tesbit edilmiş ve bu hastalığa bağlı 729 ölüm gözlenmiştir.

Bu zamana kadar olan ebola virüs hastalığı salgıları ise aşağıdaki gibidir:
Yıl Ülke Ebolavirus Vaka Ölüm Vaka ölücüllüğü
2012 Democratic Republic of Congo Bundibugyo 57 29 51%
2012 Uganda Sudan 7 4 57%
2012 Uganda Sudan 24 17 71%
2011 Uganda Sudan 1 1 100%
2008 Democratic Republic of Congo Zaire 32 14 44%
2007 Uganda Bundibugyo 149 37 25%
2007 Democratic Republic of Congo Zaire 264 187 71%
2005 Congo Zaire 12 10 83%
2004 Sudan Sudan 17 7 41%
2003 (Nov-Dec) Congo Zaire 35 29 83%
2003 (Jan-Apr) Congo Zaire 143 128 90%
2001-2002 Congo Zaire 59 44 75%
2001-2002 Gabon Zaire 65 53 82%
2000 Uganda Sudan 425 224 53%
1996 South Africa (ex-Gabon) Zaire 1 1 100%
1996 (Jul-Dec) Gabon Zaire 60 45 75%
1996 (Jan-Apr) Gabon Zaire 31 21 68%
1995 Democratic Republic of Congo Zaire 315 254 81%
1994 Cote d’Ivoire Taï Forest 1 0 0%
1994 Gabon Zaire 52 31 60%
1979 Sudan Sudan 34 22 65%
1977 Democratic Republic of Congo Zaire 1 1 100%
1976 Sudan Sudan 284 151 53%
1976 Democratic Republic of Congo Zaire 318 280 88%

Görüldüğü gibi Gine’de ortaya çıkan son salgın diğerlerinden sayıca biraz daha fazladır. Ancak bu durumun globalleşmesinin ne ölçüde olacaktır, buna karşı önlemler alınmaktadır.

Son salgında hastalık genel olarak non-spesifik yüksek ateş , ciddi sulu ishal ve kusmayla gitmektedir. Kanamalar bu salgında daha az sıklıkla gözlenmiştir.

Hastalar çoklu organ yetersizliği ve DIC ile kaybedilmektedir.

Tedavi

Hastalığın hali hazırda spesifik bir tedavisi bulunmamaktadır. Destekleyici tedavi uygulanmaktadır. Ancak özellikle sağlık çalışanlarına bulaşabileceği de akılda tutulmaıdır.

Bio-güvenlik seviye 4 önlemleri alınmalıdır.

Deneysel bazı ilaçlar uygulanmaktadır, ancak klinik deneyim bulunmamaktadır.

Aşılama

Ebolavirüs hastalığı için aşı geliştirilmektedir

http://www.plosntds.org/article/fetchObject.action?uri=info%3Adoi%2F10.1371%2Fjournal.pntd.0003056&representation=PDF
http://www.who.int/mediacentre/news/releases/2014/ebola-outbreak-response-plan/en/
http://www.nejm.org/doi/full/10.1056/NEJMoa1404505
http://www.who.int/mediacentre/factsheets/fs103/en/

IMG_6422.JPG

Ebola Virüs Hastalığı için yorumlar kapalı

Filed under Genel

Sıcaklar, Su ve Kuraklık

Kuraklık günden güne kendini hissettiriyor sevgili dostlar. Barajlarımızın durumu gerçekten iç acıtıcı. Sanki yarın sonuçlarını yaşamayacağımızı düşünerek ormanları kesip, yerine betondan bitkiler dikiyoruz. İkinci köprü açıldığında orman kenarında giderken, yıllar içinde ağaçlar betonla yer değiştirdi. Şimdi dur desek bile tamamen düzeltmenin mümkün olmadığı bir yolda ilerliyoruz. Umarım kadim ormanlara küresel olarak saygı gösteririz.

Çevremizdeki gezegenlere baktığımızda, saman yolumuzu incelediğimizde yaşamın güzel mavi gezegenimiz dışında olmadığını görüyoruz, yaşamın kaynağı ise 2 hidrojen ve bir oksijen molekülünden oluşan su.  Başka gezegenlerde su var mı diye araştırıldığında, suyu olup aşırı sıcaktan tüketen gezegenlerin de varlığını biliyoruz. Biz de acaba o gezegenlerden birisi mi olacağız, bunu zaman ve yaptıklarımız gösterecek.

Normal Su Dengesi Nasıl Sağlanır?

Vücudumuzdaki suyun dengesi son derece önemli olduğu için, temel olarak 3 farklı mekanizma ile denetlenir ve yönetilir:

1. Vazopresin: Beyinden salgılanan bu hormon, böbreklere en az su ile en fazla katı atığın atılması (idrarı yoğunlaştır-konsantre et) emri verir.

2. Böbrek: Vücudumuzda iki böbrek mevcuttur. Normalde günlük idrar çıkışımız 1-2 litre arasındadır. Ancak böbreğin kapasitesi 0.5 litre ile 25 litre arasında değişmektedir.

3. Susama hissi: Vücudumuzda su miktarı azaldığında susarız. Bu susamanın karşılığında sıvı içeriz, buna primer içme denilmektdir. Sekonder (ikincil) içme ise sosyal olarak tükettiğimiz sıvılardır; örneğin misafirliğe gittiğimizde çay içmemiz gibi.

Yaşlanmanın Su Üzerine Etkisi

Türkiye’de 60 yaşının üzerindeki insan sayısı yaklaşık 7,5milyondur. Bu sayı önümüzdeki yıllarda artacaktır.

Artan yaşla birlikte vücudun fonksiyonlarında ister istemez bir değişim olacaktır. Önemli olan bu değişimin farkına varıp, buna göre de önlem almaktır.

1. 30’lu yaşlarda vücudun toplam suyu %60 civarındayken, 70’li yaşlarda %50’ye azalmaktadır. Yani, vücuttaki toplam su azalmakta ve ufak değişimlerde su miktarı kritik bir şekilde azalmaktadır

2. Susama hissi yaşla birlikte zayıflar. Yani, su kaybettiğimiz zaman susma hissinin azalması nedeniyle, kaybedilen su yerine konulamamaktadır.

3. Böbreklerin konsantrasyon gücü azalmaktadır

Ne Kadar Sıvı Tüketmeliyiz?

Günlük almamız gereken su miktarı şartlara göre değişkenlik göstermektedir. Ülkemizde olduğu gibi, sıcak havalarda su kaybı daha fazla olacağından, bu dönemlerde su tüketimizi arttırmamız gereklidir. Sıvı ihtiyacı, su ve meyvelerden alınmalıdır, kahve ve alkolün idrar söktürücü özelliği nedeniyle tercih edilmemelidir. Alınması gereken sıvıların %80’i içeceklerle, %20’si yiyeceklerle alınmaktadır. Normal şartlarda günlük alınması gereken sıvı miktarı kilogram başına 30mL olmalıdır (70kg bir insanda 70kgx30mL=2100mL gibi; bu miktarın yaklaşık 1700mL’si sıvılarla, 400mL’si yiyeceklerle alınmaktadır).

Nelere Dikkat Etmemiz Gerekli?

Aşağıdaki durumlar olduğunda, günlük kilomuzu tartmamız, sıvı miktarını arttırmamız veya hekimimize başvurmamız gerekir:

1. Hava sıcaklığının arttığı durumlarda

2. Ateşli bir hastalık geçirirken

3. Aşırı terleme varlığında

4. İshal varlığında

5. Havayolu ile seyahat edildiğinde (3 saatlik uçuşta yaklaşık 1.5litre su kaybı olmaktadır)

6. Egzersiz yapıldığında

 

Su gibi aziz olun.

Sıcaklar, Su ve Kuraklık için yorumlar kapalı

Filed under Genel

Mikroplar, Probiotikler ve Günlük Yaşamımız

Mikroplar veya mikroorganizmalar, mikroskopla görülebilecek küçüklükte olan yaşayan organizmalardır. Genellikle tek hücreden oluşmaktadır. Bilinen en eski mikrop 3,48 milyar yıl öncesine ait olsa da, bizlerin mikrobu keşfi Antonie van Leeuwenhoek’ün kendi yarattığı mikroskopla 1675 yılında olmuştur.

Mikroplar dünyanın herhangi bir yerinde, en zorlu şartlarda bile yaşamlarını devam ettirebilmektedir. Buna okyanusun en derin, yani basıncın en yüksek olduğu yerler bile dahildir.

Her Mikrop Zararlı Mıdır?

Tabi ki her mikrop zararlı değildir. Ancak bazı mikroplar insanda hastalık yapabilmektedir. Enfeksiyon yapan bu hastalıklara bulaşıcı hastalıklar da denmektedir. Bu hastalıkları yapan ajanlara da patojen organizmalar denmektedir. Tıbbın son yüzyılda ilerlemesi, hijyen şartlarının gelişmesi ile insan hayatını tehdit eden bu hastalıkların sayısını azaltmıştır.

Eski çağlarda padişah olmak bile enfeksiyon hastalıklarından korunmaya yeterli olmadığını, Yavuz Sultan Selim’in şir-i pençe, yani aslan pençesi hastalığı nedeniyle vefat etmesinden anlamak gerekir. Bu hastalık bakteriler (özellikle stafilokoklar) tarafından oluşan sivilcenin ilerlemiş bir türü olan karbonküldür. Günümüzde tedavi antibiotikler ve lokal uygulamalarla olmaktadır.

merdum-u dideme bilmem ne füsun etti felek
giryemi kıldı füzun eşkimi hun etti felek
şirler pençe-i kahrımda olurken lerzan
beni bir gözleri ahuya zebun etti felek

Yine bir bakteriyel enfeksiyon olan veba (etken patojen yersinia pestis), Avrupa’da 75-200 milyon kişinin ölmesine neden olmuştur. Günümüzde enfeksiyon hastalıkları en fazla gelişmemiş bölgelerde ölümlere neden olmaktadır: ilk neden HIV/AIDS, ikinci neden alt solunum yolları enfeksiyonudur.

İnsan Mikrobiotası

Mikroplar dünyayının her yerinde olduğu gibi vücudumuzun çeşitli bölgelerinde bizle birlikte yaşamaktadır. İnsan vücudunda 500-1000 farklı tür mikro-oranizmanın yaşadığı tahmin edilmektedir.Bu çeşitliliğe mikrobiota denilirken, bu mikropların içerdiği genetik bilginin tamamı aynı insanın genetik bilgisinden 100 kat daha fazladır. Mikropların içerdiği genetik bilgiye de mikrobiom denilmektedir.

Homo sapiens’de yani insanda bulunan hücrelerin %90’sının insan kaynaklı olmadığı, mikrop olduğu düşünülmektedir.

İnsan ve içerdiği mikropla ilişkisi gıdalardan ve çeşitli diğer faktörlerden etkilenmektedir, sürekli aynı şekilde kalmamaktadır. Bu ilişkide olan değişiklikler insan sağlığını da etkileyebilmektedir. Örneğin midede gastrit yapan helicobacter pylori, şah damarını daraltan plaktada bulunabilmektedir.

Daha önce içinde mikrop olmadığını düşündüğümüz örneğin eklemlerde bile gizlenmiş (hidrotermal vent bakteri) mikroorganizmalar gelişen teknoloji ile tesbit edilebilir hale gelmiştir.

Bu yaşayan organizmalar, aynı zamanda çeşitli molekülleri işleyip ortama çeşitli ürünler sürmektedir. İnsan ve mikropların metabolizmasına insan metabolumu denilmektedir.

Bütün bunlardan anlaşılabileceği gibi bedenimizin ancak küçük bir kısmına hükmediyor olmamız, sadece doğa ile değil birlikte yaşadığımızı mikroorganizmalarla da uyumlu yaşamamız gereğini bizlere göstermektedir.

Mikroplarımız ve Sağlığımız

Sayıca ve bilgice bizden fazla olan mikroplarımız sadece enfeksiyon hastalığına neden olmamaktadır, iltihaplı eklem romatizması, iltihaplı barsak hastalıkları gibi bazı hastalıkları tetikleyebildiği gibi, mikropların gıdalardan ürettiği bazı maddelerin damar sertliğine neden olduğu yönünde araştırmalar mevcuttur.

Barsaklarımızda bulunan bu çeşitli mikropların çeşitliliğindeki değişiklikler, yani örneğin belirli mikropların nüfusunun azalması, belirli türlerin daha baskın olması da hastalıklara zemin oluşturmaktadır.

Görüldüğü gibi gayet karışık ve bir birinin içine girmiş bir yapının içinde belirli bir dengede yaşamaktayız, bu dengeyi bozmamak gerekiyor. Bunu da yapabilmek için konuyu derinlemesine bilmeye ihtiyacımız bulunmaktadır.

Probiotikler

Probiotiğin kelime anlamı “hayat için” olsa da, genel anlamda kullanımı insan için yararlı miroorganizmalar için kullanılmaktadır. Probiotiklerin tıbbi kullanımlarının arasında antibiotik ilişkili ishal başı geçmektedir. Yine başka bir kullanımı da, antibiotik ilişkili vajinal mantar enfeksiyonlarıdır.

Antibiotikler, patojen, yani hastalık yapan mikropları öldürdüğü gibi, bizlere faydalı mikropları da öldürmektedir. Bu yararlı mikroplar, bazı hastalık yapma potansiyeli olan mikropların aşırı çoğalmasına engel olmaktadır.

Probiotikler son dönemlerde popüler olsa da günlük hayatımızın da vazgeçilmez öğelerinden birileridir: yoğurt, peynir, kefir sütün probiotiklerle fermente edilmiş halleridir.

Son Söz

 

  1. Vücudumuzdaki hücrelerin %90’ını mikroplar oluşturmaktadır.
  2. Mikroplarla sürekli, değişken bir ilişki içindeyiz, ama dengenin bozulmaması gereklidir.
  3. Antibiotik kullanımı faydalı mikropları da öldürebileceğinden, sadece gerektiği zaman kullanmak şarttır.
  4. Probiotikler özellikle antibiotik ilişkili durumlarda faydalıdır. 

Mikroplar, Probiotikler ve Günlük Yaşamımız için yorumlar kapalı

Filed under Genel, Kanser, Kolesterol

Çamlık Hastanesinde (Bakırköy) Hastalarımı Kabul Etmekteyim

Çamlık Hastanesinde (Bakırköy) Hastalarımı Kabul Etmekteyim için yorumlar kapalı

Filed under Genel

Diyet ve Depresyon: Çözüm Nedir?

İnsanların en büyük sıkıntısı hedeflerinin olmamasıdır. Eğer geçerli bir hedefiniz yoksa, boşlukta avere dolaşmak zorunda kalırsınız. Geçerli hedefler arasında da mutluluk ve para bulunmamaktadır. Ancak ve ne yazık ki bir kısım insan da hedeflerine mutluluğu ve parayı koyup, bu hedeflere de ulaşamamaktadır.

 

Mutlu olmak için yiyecek tüketmek de benzer şekilde hedefi ıskalatmakta ve kişiyi depresyona sokmaktadır. Beynimiz, şahsımıza ait bir organ olsa da, bir makine olduğunu unutmamalı ve klavuzuna uygun davranmalıyız.

 

Fareler ve İnsanlar

Evine fare girenler bilir (bizimkisine girdiği için ben biliyorum); inanılmaz akıllı hayvanlardır. İşte bu yüzden de psikolojik testler fareler üzerinde sıklıkla yapılır. Bugün bahsedeceğim çalışma, lezzetli ve fazla yağlı diyetin (FYD) depresyon benzeri davranışlara etkisi ve beynin ödül yolunda yarattığı biyokimyasal değişiklikleri araştırmaktadır. Bu çalışma aynı zamand diyetle gelişen obeziteye bağlı depresyon gelişimine neden olannöral yolu da anlamaya yönelik yapılmıştır. Okumaya devam et

Diyet ve Depresyon: Çözüm Nedir? için yorumlar kapalı

Filed under Genel, Şeker Hastalığı (Diyabet)

Kalp Masajı Yapılırken Orada Olmak İster Misiniz?

English: CPR training

CPR eğitimi(Photo credit: Wikipedia)

Hastaneye geldiğiniz zaman bir grup doktor, hemşire ve yardımcı sağlık personelinin hızla bir odaya girdiğini görmüşsünüzdür. Peki, bu hayatı tehdit eden acil durum bir yakınınızın başına gelmişse, odada kalıp olan biteni izlemek mi isterdiniz, yoksa dışarıda beklemek mi?

CPR, kardiyopulmoner resusitasyon kelimlerinin kısaltmasıdır ve ilkyardımın ilk 3 elementi olan havayolunun açıklığının sağlanması, solunumun ve dolaşımın devamının tıbbi olarak sağlanmasını tarif etmektedir. Yaşamın devamlılığın sağlanması için bu bağlamda çeşitli invazif işler de yapmamız gerekebilir: örneğin havayolunun sağlanması için soluk borusuna tüp takılması, kalpte ciddi ritm problemi varsa elektroşok uygulamak gibi. Bu tip invazif işlemlere bizler son derece alışık olsak da, hasta yakınlarının psikolojik olarak ne kadar etkileneceği, sürece müdahale edip etmeyecekleri araştırılmamıştır. Okumaya devam et

Kalp Masajı Yapılırken Orada Olmak İster Misiniz? için yorumlar kapalı

Filed under Genel

Bu Dönemlerde Hekim Olmak

Esasında yeni sistemle, eski sistem arasında etik açıdan herhangi bir değişim yok. Etik kodları düzgün çalışmayan insanlar, yeni düzenin boşluklarını kullanırken; bizim gibi etik kodları düzgün hekimler de hastalarına eskiden olduğu gibi ilgi ve şefkatle bakmaya devam ediyor.

Yeni Sistem

Yeni sistemin halkımız için getirisinin büyük olduğu aşikar: hatırlayın, bundan 10 yıl önce İstanbul’da SSK’lı hastaların gidebileceği ve bu hastaların ilaçlarını alabilecekleri yerler sınırlıydı. Bu noktada atılacak herhangi bir adım, bir öncesinden kötü olamazdı da.

Okumaya devam et

Bu Dönemlerde Hekim Olmak için yorumlar kapalı

Filed under Genel

Meyve Şekeri

Türkçe: Türkçe: Macun şekeri

Macun şekeri (Photo credit: Wikipedia)

Şeker, günlük hayatımızın bir parçası. Şeker üzerindeki devlet kotaları şeker fiyatlarını yükseltmektedir, dolayısıyla üreticiler daha ucuz tatlandırıcı kaynaklarına yönelmişlerdir. Bunlardan en fazla kullanılanı yüksek fruktoz (meyve şekeri) mısırı şurubudur. Bu şuruptaki şeker miktarının yaklaşık yarısını meyve şekeri, yarısını da normal glukoz oluşturmaktadır. Bu şekerler alkolsüz içeceklerde, yoğurtta, ekmekte, mısır gevreğinde yoğun olarak kullanılmaktadır.

 

İsminin başında meyve olması, meyve kaynaklı herşeyin sağlık açısından yararlı olacağı anlamına gelmemektedir. Bugün sizlerle paylaşacağım çalışma 21-25 yaşlarında olan, sağlıklı gönüllülerde yapılmıştır. Soru ise fruktoz ve glukozun, şeker ve yağ metabolizmasını nasıl etkilediğidir. Bu nedenle katılımıcıların hepsine fruktoz ve glukoz mitarları değişik 4 farklı tatlandırılmış içecek verilmiştir. Okumaya devam et

Meyve Şekeri için yorumlar kapalı

Filed under Genel, Kolesterol, Şeker Hastalığı (Diyabet)

İş ve Kalp

An ECG showing pardee waves indicating acute m...

An ECG showing pardee waves indicating acute myocardial infarction in the inferior leads II, III and aVF with reciprocal changes in the anterolateral leads. (Photo credit: Wikipedia)

İş durumu sıkıntılı bir durum. Hiç kimsenin mevcut yerini korumasını garantisi de hiç yok. Özel hastanelerde çalışan benim gibi bir kısım hekim, zaten zor şartlarla mücadele ederken, sağlıkta dönüşümün getirdiği yeni yapılanma, devlet kurumlarında çalışan hekimleri de sözleşmeli statüsüne alıp, işten çıkarmalar kolaylaştıracak.

 

 

 

Peki bu işten çıkarmalar, işsizlik durumu insanları etkilemeyecek mi?

 

 

 

Okumaya devam et

İş ve Kalp için yorumlar kapalı

Filed under Genel

Check-up Yaptırmak veya Yaptırmamak?

(animated stereo) Immigrant Exam, 1911 (1 of 2)

(animated stereo) Immigrant Exam, 1911 (1 of 2) (Photo credit: Thiophene_Guy)

Genel check-up’lar ülkemizde gittikçe artan sıklıkla yapılıyor. Sağlıklı insanların bu tür taramalardan geçmesinin faydalı olduğu kanaati var. Benim kişisel gözlemim de, bu tip check-up’ların şeker hastalığı, hipertansiyon ve kolesterol yüksekliğinin tanısında faydalı olduğu yönünde. Ancak check-up için bana gelenlerin beklentisi ise, yapılan testlerin sonucunda vücutta en küçük arazın (tabi en korkutucusu kanserin) bile tesbit edebilineceği yönündedir. Bu beklentinin gerçeği yansıtmadığını da belirtmek isterim. Okumaya devam et

Check-up Yaptırmak veya Yaptırmamak? için yorumlar kapalı

Filed under Genel, Hipertansiyon, Kanser, Kolesterol, Şeker Hastalığı (Diyabet)

Parasetamol İçeren İlaçları Alırken Doza Dikkat Edin

Pill tablet

Pill tablet (Photo credit: @Doug88888)

Parasetamol, ağrı kesici ve ateş düşürücü özelliği olan bir etken maddedir. Bu etken maddeyi içeren ve reçetesiz satılan birçok ilaç bulunmaktadır. Bu ilaçların mide üzerine kötü etkisinin olmaması, ağrı kesmekte ve ateş düşürmekte etkili olması nedeniyle sıklıkla kullanılmaktadır.

 

Her ilaçta olduğu gibi, bu ilacın fazla miktarda alınması, özellikle karaciğer üzerine kötü etkiler bırakmaktadır. Doz aşımını engellemek nedeniyle, bu ilaçların kullanımı, herhangi bir hastalığı olmayan erişkinlerde 4000mg’la sınırlandırılmıştır. Genelikle bir tablet de Türkiye’de 500mg parasetamol olduğu düşünüldüğünde, bu sınıra 8 tablette ulaşılmaktadır. Okumaya devam et

Parasetamol İçeren İlaçları Alırken Doza Dikkat Edin için yorumlar kapalı

Filed under Genel

Sağlıklı Yaşlanmak

happiness fatigue

Yaşlanıyoruz, çünkü hijyen şartlarının iyileşti ve tıbbi bakıma ulaşmak kolaylaştı. Yaşlılık dönemine iyi hazırlanmak gerekiyor, yoksa yaşlılıkta kırılganlık (frailty) oluşup, sakatlık, hastane/bakımevi ihtiyacına ve ölüme neden olabilir.

Okumaya devam et

Sağlıklı Yaşlanmak için yorumlar kapalı

Filed under Genel