Monthly Archives: Aralık 2014

Kendine Söz Ver

two_snowmenOrtaokulda okurken İngilizce hocamız bu yazıyı (tabi ki İngilizce) olarak bize vermişti. Yazı benim çok hoşuma gitmişti ve hala daha gitmeye devam ediyor. Şahsen bir kısmını yapabiliyorum, yapamadıklarıma da gayret ediyorum.

KENDİNE SÖZ VER

Öyle güçlü ol ki hiçbir şey

zihninin huzurunu bozamasın

Her görüştüğün kişiyle

Sağlık, mutluluk ve refah hakkında konuşmaya

Tüm arkadaşlarının kendilerinde

özel bir şey olduğunu hissettirmeye

Her şeyin güneşli tarafına bakmaya

ve senin iyimserliğinin gerçek olmasına

En iyiyi düşünmeye, en iyi için çalışmaya

Ve sadece en iyiyi beklemeye

Sanki kendinin gibi

başkalarının başarısı için hevesli olmaya
Geçmişin hatalarını unutmaya

ve geleceğin daha büyük başarılarına çaba harcamaya

Her zaman güler yüzlü takınmaya

ve her gördüğün canlıya gülümsemeye

Kendini geliştirmeye o kadar zaman ayır ki

Diğerlerini eleştirecek zamanın kalmasın

Kaygı için fazla geniş olmaya, öfke için fazla asil olmaya, korku için fazla güçlü olmaya,

Ve derdin varlığını kabul etmek için fazla mutlu olmaya
Kendin hakkında iyi düşünmeye ve bu durumu

sadece yüksek sesli kelimelerle değil büyük eylemlerle dünyaya duyurmaya

Senin içinde olan en iyisine sadık olduğun sürece

tüm dünyanın senin tarafında olduğu inancında yaşamaya

Christian D. Larson

Reklam

Kendine Söz Ver için yorumlar kapalı

Filed under Akciğer Hastalıkları

Genetik Check-up Yaptırmalı Mıyız?

DNAGenetiğin babası biliyorsunuz Mendel ve önümüzdeki hafta ölümünün 131. yılı olacak. O zamandan bu zamana genetik ile bilgi dağarcığımız oldukça genişledi. 1990’da başlatılan ve 2003’de tamamlanan İnsan Genom Projesi ise bilgimizin artışına hız kazandırdı. Teknolojinin gelişmesiyle de maliyetler 3 milyar dolardan, tüm genom için 3000-4000 dolara, SNP analizi için de 99 dolara kadar geriledi.

Her ne kadar ülkemiz nostaljik takılsa da 21. yüzyıl son sürat yoluna devam ediyor, kuyruklu yıldızlara araç indiriliyor, genlere müdahalede bulunuyor; baş döndürücü bir çağda yaşıyoruz.

Bugün bahsedeceğim çalışma 17,182 kişinin tüm genomunun araştırıldığı bir çalışma. Konunun özü aslında şu, genlerimiz bizlerle birlikte yaşlanıyor ve bu durum da kan kanserine neden oluyor diye düşünüyoruz. Eskiden biliyorsun müzik kasetlerimiz vardı, bu kasetler çalına çalına eskir, sesler cızırdamaya başlar, hatta kopardı. Bizim genler de çok çalına çalına eskiyor, bu deformasyonlar da kanser gibi bantı kopartıyor. En fazla çalınan genler ise kan hücreleri; kandaki beyaz kan hücreleri, ki bunlara lökosit diyoruz.

Lökositlerin kan dolaşımındaki ömürleri 5 saat kadar, ortalamada da bir milimetre küp kanımızda 7000-9000 hücre var; yani vücudumuz aynı şeyi sürekli üretiyor. Bunu da bir kalıp üzerinden yapıyor. Bu kalıba “kök hücre”, “stem cell” diyoruz.

Sonuçlar

40 yaşın altındaki insanlarda somatik mutasyonlar nadir gözleniyor.

70-79 yaşta olanlarda (klonal) mutasyonlar %9,5

80-89 yaşta olanlarda (klonal) mutasyonlar %11,7

90-108 yaşta olanlarda (klonal) mutasyonlar %18,4

Yani yaş arttıkça genler daha çok bozuluyor. En çok bozulan genler:

DNMT3A,

TET2, ve

ASXL1.

Somatik mutasyonlar arttıkça:

Kan kanseri riski 11,1 kat

Tüm nedenler bağlı ölüm riski 1,4 kat

Koroner kalp hastalığı riski 2 kat

İnme riski 2,6 kat artmaktadır.

Her Mutasyon Gelişen Kan Kanseri Oluyor Mu?

Bu çalışmanın gösterdiği, hayır olmuyor. Mutasyon olanların %4’ünde çalışma sırasında kan kanseri geliştiği gözlenmiş. Bu nispeten düşük bir oran. Mutasyonu olan insanlarda daha fazla nedeni açıklanamayan anemi (kansızlık) ve RDW’de artış gözlenmiş, ancak lökosit değerlerinde bir değişim gözlenmemiş.

Sonuç

Yaşla birlikte genlerimiz de yaşlanıyor. Bu konuda bilgilerimiz arttıkça, bu yaşlanmadan genlerimizi nasıl koruyacağımızı da bulacağız.

Siddhartha Jaiswal, et al. “Age-Related Clonal Hematopoiesis Associated with Adverse Outcomes”. N Engl J Med 2014; 371:2488-2498December 25, 2014DOI: 10.1056/NEJMoa1408617

Genetik Check-up Yaptırmalı Mıyız? için yorumlar kapalı

Filed under Akciğer Hastalıkları

Çizgi Filmler ve Çocuklar

Çizgi filmde sağkalımZaman zaman kızımız bize isyan bayrağı açar; “hafta arası hiç mi televizyon izlemeyeceğim?”. Eşim ve benim de cevabımız kısa ve net: “Evet izlemeyeceksin” oluyor. Çocuklar TV ekranının veya bilgisayara/tablet/telefon ekranının karşına geçtiklerinde hipnotize oluyorlar, dünyadan tamamen soyutlanıyorlar. Çok popüler bir çocuk kanalındaki gençlik dizisindeki olaylar ve entrikalar Dallas’ın JR’ını geçiyor, bir Sue Ellen eksik.

Çizgi dizilerdeki ve filmlerdeki şiddet, ölüm ise had safhada. 10 yaşa kadar çocukların ölüm hakkında bilgileri sınırlı, ama sürekli bir bombardıman bu konuda var. Ölüm şu anki bilgilerimizle kaçınılmaz son, ancak bu gerçeğin gelişmekte olan çocuğa da anlatımı farklı olmalı. Ne ekilirse onun biçileceğini, hepimizin öğrenen makineler olduğumuzu unutmamak gerekiyor. Zor olan bir şey de öğrendiğimizi yenisiyle değiştirmek; bilgisayarca konuşalım, format atmak zaman alan zahmetli bir iş. Başında doğru öğretmek daha kolay bir strateji.

Çalışma Nedir?

Çocuklar için yapılmış 45 çizgi filmle, erişkinler için yapılmış 90 dramatik filmler karşılaştırılmış ve ilk ölüm sahnesine kadar geçen süre değerlendirilmiştir.

Çocuk filmlerindeki önemli karakterler, erişkin filmlerine göre 2,52 kat daha fazla ölmektedir. Önemli karakterlerin sahnede cinayete kurban gitmesi de çocuk filmlerinde daha fazladır.


Tablo 1

Önemli karakterlerin ölümü

Çocuk Çizgi Filmi (n=45) Karşılaştırılan Filmler (n=90)
Ortalama yürütme süresi 1:29:29 2:05:08
Ortanca sağkalım süresi (%95GA) 1:19:15 (1:13:08 ile1:25:22) 2:04:05 (1:44:39 ile 2:23:31)
Nedene göre ölüm:
Silah 3 (6.7) 13 (14.4)
Boğulma 3 (6.7) 1 (1.1)
Hayvan saldırısı 5 (11.1) 0
Savaşta ölüm 0 3 (3.3)
Motorlu araç kazası (uçak dahil) 1 (2.2) 8 (8.9)
Mistik nedenler 3 (6.7) 0
Pencereden atılma veya diğer 5 (11.1) 3 (33)
Bıçaklama/kazığa oturtma 2 (4.4) 2 (2.2)
Hastalık/tıbbi durumlar 2 (4.4) 8 (8.9)
İntihar 0 1 (1.1)
Diğer yaralanmalar 2 (4.4) 2 (2.2)
Diğer cinayetler 4 (8.9) 4 (4.4)
Ekranda ölüm sayısı 15 (33.3) 45 (50)

Sonuç

Çocuklar için masum olduğu düşünülen çizgi filmlerde sahnede ölüm veya cinayetin azımsanmayacak ölçüde olduğunu bu çalışmayla görüyoruz.

Ölüm insan hayatı için doğal bir süreç, ama bu riski azaltmak bizlerin elinde. Şiddet ise insan hayatı içinde olmaması gereken bir durum. Hayat, gazetelerin 3. sayfalarından ibaret değil. Bu tip şiddet, cinayet konularının özellikle çocuklara gösterilmesi, bu durumların normalizasyonu anlamına gelmektedir. Bu, kabul edilebilir bir şey değildir.

Hayatımızı yönlendiren insani duygu şiddet olmamalı, adalet olmalıdır. Görülüyor ki sinemalarda erişkin olarak bizler kendimizi koruyoruz, daha az şiddet/daha az ölüm görüyoruz. Çocukların çizgi filmlerinde de aynı şeyleri beklememiz gerekiyor.

Ian Colman, et al. “CARTOONS KILL: casualties in animated recreational theater in an objective observational new study of kids’ introduction to loss of life”. BMJ 2014;349:g7184

Çizgi Filmler ve Çocuklar için yorumlar kapalı

Filed under Akciğer Hastalıkları

Güneş Bol, Peki Neden D Vitaminimiz Yok?

raşitizimD vitamini son 5 yılda oldukça popüler olan bir konu. Öncesindeki popülaritesi çocuklardaydı. Raşitizm benim öğrenciliğimde bile halen görülürken, neyse ki son zamanlarda bu sıklıkla görülmüyor. Fotoğrafta gördüğünüz ise tipik raşitik bir çocuğun O şekline gelmiş bacakları.

Çocuklarda bu durum azaldı, ancak bizler de erişkinde D vitaminine daha fazla bakar olduk. Baktıkça da vahim durum gözler önüne geldi. Benim günlük pratiğimde 10 kişiye D vitamin bakıyorsam, 9’unda eksiklik görüyorum.

Ancak bir kısım hastam hem denize bol bol giriyor, hem defiziksel olarak aktif bir yaşam sürüyorlar, fakat yine de D vitaminleri düşük. İşte bu noktada genler devreye giriyor.

Bugün sizlere bahsedeceğim çalışma bu soruyu araştırıyor. Çalışma Danimarka’nın Kopenhag kentinde yapılmış. Bu arada Kopenhag güzel bir şehir ve insanlar inanılmaz bir şekilde bisikleti hayatlarına entegre etmiş durumdalar. Nyhavn, yani yeni liman kısmı hoş yerler.

Dönelim konumuza, bu çalışmada yaklaşık 95bin kişi ortanca 19 yıl takip edilmiş.

D vitamini düşük (20nmol/L) olanlarda herhangi bir nedene bağlı ölüm 1,19 kat arttığı gözlenmiş. Yine D vitamini eksik olanlarda kansere bağlı ölüm riski de 1,12 kat arttığı da bulunmuş.

Genetik olarak bazı kişilerin D vitamini düşük olanlarda kansere bağlı ölüm riski 1,43 kat artarken, kalp damar hastalıklarına bağlı ölüm riski ile ilişki bulunmamıştır. Dolayısıyla kalp damar hastalığı ile D vitamin arasındaki ilişki genetik temellerden ziyade yaşam tarzından etkilenmektedir.

Konuya İlgi Duyanlar İçin Genetik Analiz

DHCR7 Geni

7-dehidrokolesterol redüktaz. Bu gen sterollerin B halkasındaki C(7-8) çift bağı çıkaran enzimi ve 7-dehidrokolestrolüün kolesterole çevirimini sağlar. Bu gendeki mutasyonlar Smith-Lemli-Opitz sendromunu (SLOS) yapar. Bu genin allerindeki değişikler (SNP) D vitamini kan konsantrasyonunu değiştirmektedir.

DHCR7 rs11234027
11.kromozomda bulunan intergenik SNP. Pozisyonu 71234107, A veya G olabilir

GG aleli ile karşılaştırıldığında
GA alelinde D Vitamini %4 daha düşük
AA alelinde D Vitamini %9 daha düşük

DHCR7 rs7944926

11.kromozomda bulunan NADSYN1geni. Pozisyonu 71165625, A veya G olabilir.

GG aleli ile karşılaştırıldığında
GA alelinde D Vitamini %4 daha düşük
AA alelinde D Vitamini %9 daha düşük

DHCR7 Alel Skoruna Göre

0 skor ile karşılaştırıldığında
1 skorunda D Vitamini %2 daha düşük
2 skorunda D Vitamini %5 daha düşük
3 skorunda D Vitamini %7 daha düşük
4 skorunda D Vitamini %9 daha düşük

CYP2R1 rs10741657
Vitamin D 25-hidroksilazı kodlayan gen.Kolekalsiferolün kalsidiole çevrilmesine yarar.

AA aleli ile karşılaştırıldığında
GA alelinde D Vitamini %2 daha düşük
GG alelinde D Vitamini %7 daha düşük

CYP2R1 rs12794714
AA aleli ile karşılaştırıldığında
GA alelinde D Vitamini %3 daha düşük
GG alelinde D Vitamini %8 daha düşük

CYP2R1Alel Skoruna Göre

0 skor ile karşılaştırıldığında
1 skorunda D Vitamini %1 daha düşük
2 skorunda D Vitamini %3 daha düşük
3 skorunda D Vitamini %5 daha düşük
4 skorunda D Vitamini %9 daha düşük

DHCR7 / CYP2R1Alel Skoruna Göre

0-1 skor ile karşılaştırıldığında
2 skorunda D Vitamini %4 daha düşük
3 skorunda D Vitamini %6 daha düşük
4-5 skorunda D Vitamini %9 daha düşük
6-8 skorunda D Vitamini %14 daha düşük

Bunların Klinik Anlamı Var Mı?
Eğer benim gibi zamanında 23andme.com’dan genetik analizinizi yaptırmış olsaydınız, o zaman genetik durumunuzun ne olduğunu anlayabilirdiniz.

Diyelim ki genetik eksikliğiniz var; crispr’i bekleyeceksiniz (https://burakuzel-md.com/2014/12/15/bir-word-belgesi-gibi-genlerimizi-duzeltmek-mumkun-mu/)

Image created by Michael L. Richardson, M.D. Sept 28th, 2004 de:Bild:Rachitis.jpg

Shoaib Afzal, et al. “Genetically low vitamin D concentrations and increased mortality: mendelian randomisation analysis in three large cohorts”. BMJ 2014;349:g6330

http://www.ncbi.nlm.nih.gov/gene/1717

Güneş Bol, Peki Neden D Vitaminimiz Yok? için yorumlar kapalı

Filed under Akciğer Hastalıkları

Cerrahlar Yapacakları Ameliyatın Süresini Doğru Tahmin Edebiliyorlar Mı?

Bana gelen sorulardan bir tanesi, bunca işi nasıl yapabiliyorsun oluyor. Zamana hükmeden, hayatına da hükmediyor. Bunun için de ajanda tutmak şart, çünkü laf uçuyor, yazı kalıyor.

Gelelim konumuza, illaki bir yakınınız ameliyata girmiştir. Ameliyat öncesi en çok merak edilen konulardan bir tanesi haliyle ameliyat süresi oluyor. Bunun nedeni, hasta yakını olarak eğer süre uzarsa bir şeylerin ters gittiğini gösterdiğini düşünüyoruz. Bu bir genel kanı, tabi ki doğruluk payı da var, ancak işin matematiği, bilinçaltımızın matematiğinden daha farklı.

Bir de işin ameliyathanenin kullanımı açısından da sıkıntıları var. Örneğin 1 saatlik operasyon 3 saat sürerse, sonraki ameliyatlar da sarkabiliyor veya ertelenebiliyor.

Hangi Hekim Zamanı Tutturabiliyor?

Çalışma 370,000 kişiye hizmet sunan tek bir merkezde yapılmış. Çalışmaya cerrahi konsültanlar, cerrahi sekreterler, anestezi konsültanlar ve anestezi sekreterleri olan 92 çalışan alınmış.

Katılımcılara işlemin ne kadar süreceğini tahmin etmeleri istenmiş ve bu veri vakanın gerçekte ne zaman bittiğiyle karşılaştırılmış.

Sonuçlar

Genel cerrahların tahmini ile gerçek süre arasında fark: –31 dakika
Plastik cerrahların tahmini ile gerçek süre arasında fark: -5 dakika
Ortopedik cerrahların tahmini ile gerçek süre arasında fark: +1 dakika
Anestezistlerin tahmini ile gerçek süre arasında fark: –35 dakika

Sonuç

Eğer bir genel cerraha veya anesteziste ameliyat ne kadar sürecek diye soracak olursanız, söyledikleri süreye en azından 30 dakika daha eklemeyi unutmayın

Ortopedistler ve plastik cerrahların tahmini operasyon süreleri ise tutarlı bir şekilde gerçeği yansıtmaktır.

Son Söz

Eğer bir genel cerraha veya anesteziste hediye alacaksanız, saat almayı düşünebilirsiniz.

Elizabeth Travis, et al.“Operating theatre time, where does it all go? A prospective observational study”. BMJ 2014;349:g7182

Cerrahlar Yapacakları Ameliyatın Süresini Doğru Tahmin Edebiliyorlar Mı? için yorumlar kapalı

Filed under Akciğer Hastalıkları

Bir Word Belgesi Gibi Genlerimizi Düzeltmek Mümkün Mü?

Son yıllarda genetiği değiştirilmiş organizmalarla ilgili daha çok aleyhte yazıları medyada sık görüyoruz. Börtü böceğin genetiği değiştirilmesin diye feveran edilirken (bu arada ben de GDO’lu gıdalara karşıyım), son 3 yıldır bilim dünyası insanın genetiğini değiştirecek kolay bir yöntemi bulmasıyla çalkalanıyor. İnanılmaz bir değişim kapımızda ve bunu durdurmak bence artık mümkün değil.

Gen Mühendisliği benim Cerrahpaşa Tıp Fakültesinin kazandığım 90’lı yılların başında oldukça popüler olmuştu, ancak genleri düzeltmenin o kadar da kolay olmadığı anlaşılınca o dönemki şaşalı günleri sönmüştü. Genler hakkında az çok bilgimiz olsa da gelin isterseniz size basitleştirilmiş bilgisayar diliyle gen nedir ondan bahsedeyim.

Gen her hücremizde bulunan bilgi. Bu bilgi bilgisayarlarımızda da var ve bunu transistörlerin açık veya kapalı olmasıyla saklayabiliyoruz. 1, açık demek,0 kapalı demek. Mesela “B” harfi yazmak istiyorsanız 100 0010, kodunu kullanabiliriz. Yani ilk transistör, buna da lamba diyelim, açık, sonraki 4 lamba kapalı, sonraki bir lamba açık, diğeri kapalı. Alıştığımız bir dil değil, ama en basit hali bu. Peki gende bu durum ne? Lamba açık veya kapalı yerine 4 tane harf kullanıyoruz; bunlara da baz çiftleri denmekte A-T, G-C. Yani birbirine yakın sistemlerden bahsediyoruz. Peki bir insanın tek bir hücresinde bunlardan kaç tane var? Yaklaşık 3milyar tane baz çiftimiz var.

Genlerimizi her hücremizde çoğunlukla aynı bilgiyi içeren bir işletim sistemi olarak da düşünebiliriz. Bu işletim sistemi yaklaşık 25.000 protein programını içermektedir. Bu proteinlerle hayatımızı devam ettirmekteyiz. Bu proteinleri bilgisayarın farklı programları olarak da düşünebiliriz; örneğin bir belgeyi yazdır komutu veya Excel gibi bir program gibi.

Bu 25.000 proteinin kodları ATCGAT gibi yazılmaktadır. Söz ettiğimiz 25.000 proteini kodlayan genler, genomumuzun ancak %1,5’uğunu oluşturmaktadır. Geri kalan %98,5 genetik bilgi her hangi bir protein üretmemektedir, bildiğimiz bir fonksiyonları yoktur, genetik çeşitliliğimizde etkili olduğu düşünülmektedir.

Programların yazılımında bazen farklı bir harf gelebilmektedir; buna single nükleotid polimorfizm denilmektedir. Bu durumda çoğunlukla son ürün etkilenmemektedir: örneğin “Burak” yerine “Buğak” yazsam, yine aynı anlaşılır. Bazen de kaymalar, silinmeler, araya harf eklenmeleri olmaktadır: “Rakbu”, “Buk”, Burddddak”. Bu durumda ürün değişebilmektedir. İşte tüm bunlar hastalıklara yatkınlığa, hastalıklara, kansere neden olabilmektedir.

Gelelim CRISPR-Cas9 sistemine

2 yıl önce İsveç’in Umeå Üniversitesinden Emmanuelle Charpentier ve Berkeley California Üniversitesinden Jennifer Doudna ortak çalışmalarıyla genlerin kolayca ve hızlıca düzenlenebilecek bir sistem geliştirmeleri ile bir çığır açılmış oldu.

CRISPR’in açılımı clustered regularly interspaced short palindromic repeats; bu sistem bakterilerin virüslere karşı kullandığı bir silah olması nedeniyle 1987’den beri biliyoruz. CRISPR’in son kısmı palindromik tekrarlar, yani tersinin tekrarını gösteriyor. Yani, BURAK-KARUB oluyor. Halbuki, genetik dışı kullanımda palindrom tersinden aynı okunan kelimelere denmektedir, örneğin KAYAK.
Cas ise, CRISPR associated genes, CRISPR ilişkili genler demek. Bu sistemin kolaylığı tek bir enzimle (Cas9) bütün işlemin bitmesi.

Konu o kadar heyecan verici ki, inanılmaz miktarda para bu konu için ayrılmış durumda. Örneğin Editas Sağlık bu işe 43 milyon dolar ayırmıştır (http://editasmedicine.com/about.php).

İşlem Nasıl?

Değişiklik yapılacak sıçan embryosu alınır, değiştirilecek gen için uygun CRISPR aleti (Cas9 ve klavuz RNA) embryo için mikroenjekte edilir. Sistem, değiştirilecek DNA bölgesini bulur ve değişikliği yapar. Embryo anne rahmine yerleştirilir, genetiği düzenlenmiş yavrunun doğması beklenir.

Bu sistem oldukça basit, ama her denendiğinde çalışmıyor, başarı şansı 1/20. Ama çalışmalar ilerledikçe bu şans daha da yükseleceği düşünülüyor.

Tıbbi Tedavide Rolü Nedir?

Mart 2014’de yayınlanan bir çalışmada CRISPR’den farklı bir (daha zor) sistemle 12 HIV hastasında klinik yanıt gözlenmiştir (http://www.nejm.org/doi/full/10.1056/NEJMoa1300662) .
Genetik bir çok hastalığın bu ytöntemle tedavi edilebileceği düşünülmektedir. Bunun yanında örneğin meme kanseri riskini oldukça arttıran BRCA mutasyonlarının da bu yöntemle düzeltilebileceği, Alzheimer riskini arttıran APOE geni de düzenlenebilecektir.

Son derece heyecanlı, ama bir o kadar da korkutucu bir çağa girdiğimiz kesindir.

http://www.nejm.org/doi/pdf/10.1056/NEJMcibr1403629

Scientific American , December 2014. s 26-30

Bir Word Belgesi Gibi Genlerimizi Düzeltmek Mümkün Mü? için yorumlar kapalı

Filed under Akciğer Hastalıkları

Şeker Hastalarının Kalp Damarlarını Bilgisayarlı Tomografi ile Kontrol Edelim Mi?

Kalbi besleyen damarların tıkanması en sık ölüm sebebidir. Özellikle kalbi besleyen damarlar şeker hastası olanlarda daha da fazla etkilenmektedir. Bu damarlardaki durum nispeten basit bir işlem olan bilgisayarlı tomografiyle değerlendirilebilmektedir.

Peki, koroner arter hastalığının ciddi bir şekilde arttığını bildiğimiz diabet hastalarında, her hangi bir şikayeti yokken, sadece tarama amacıyla BT (Koroner BT Anjiografi) çekelim mi?

Çalışma en az 3 yıldan beri Tip 1 veya Tip 2 diabet hastalığı olan 900 hastada yapılmış. Bu hastaların 452’si BT ile kalbi besleyen (koroner arter) damarları taranmıştır. , geri kalan 458 hasta ise standart tedavi almıştır.

Ortalama 4 yıl takip sonrasında BT çekilen grupla, çekilmeyen grup arasında tüm nedenlere bağlı ölüm riski, ölümcül olmayan kalp krizi veya hastaneye yatış gerektiren kararsız angina (göğüs ağrısı) bir fark oluşmamıştır.

Sonuç

Eğer Tip 1 veya Tip 2 şeker hastasıysanız, kalbinizle ilgili bir şikayetiniz de yoksa tarama amacıyla BT çektirmeniz bir fayda sağlamamaktadır. Ayrıca bu incelemeyle 600 akciğer filmine eşit olan 12mSv radyasyon dozu alacağınızı da unutmamanızı öneririm.

 

Joseph B. Muhlestein, et al. “Effect of Screening for Coronary Artery Disease Using CT Angiography on Mortality and Cardiac Events in High-Risk Patients With Diabetes

The FACTOR-64 Randomized Clinical Trial”. JAMA. 2014;312(21):2234-2243. doi:10.1001/jama.2014.15825.

Şeker Hastalarının Kalp Damarlarını Bilgisayarlı Tomografi ile Kontrol Edelim Mi? için yorumlar kapalı

Filed under Şeker Hastalığı (Diyabet)

Azo Boyaları

Yakın zamanda da ayakkabılarla ilgili haberleri duymuş olmalısınız (http://www.posta.com.tr/turkiye/GaleriHaber/Iste-o-zehirli-ayakkabilar.htm?ArticleID=255614) .

Bütün bunları görünce insan şansa yaşıyor dememek mümkün değil? Para kazanma hırsı o kadar yoğun ki, bu yolda her şeyi yapmayı bu insanlar mubah görüyorlar. Bu kadar yoğun hırs, bizler gibi sıradan insanları da paranoid hale sokuyor, neye güveneceğimizi bilemiyoruz. Bir İskandinav atasözü: “güvenebilecek bir el istiyorsan, kendi kolunun ucuna bak” der. Dolayısıyla gelin kendimize ve bilgiye güvenelim

Azo boyaları Nerede Kullanılır?

Yiyeceklerde

Kozmetikte

Halılarda

Giysilerde

Deride

Tekstilde kullanılmaktadır

Bu azo boyalarının küçük bir kısmı insan sağlığı için sakıncalı olan ve kanser yapabilen aromatik aminlere (benzidine, 3,3’-dimethoxybenzidine ve p-aminoazobenzene ) dönüşmektedir.

Azo boyalarının kanserojen etkisi uzun yıllardır bilinmektedir (http://cancerres.aacrjournals.org/content/5/4/227.full.pdf) ancak her yıl 700.000 ton üretim yapılmaktadır.

Aromatik Aminler Başka Nerede Var?

Yiyecekler (böcek ilacı kalıntıları)

Bazı ilaçlar (prilokain içeren)

Saç boyaları

Sigara

Dizel egzosu

Ülkemizde azo boyalarının kullanıma ait kısıtlamalar mevcuttur. İthal edilen bazı ürünlerde bu azo boyası tesbit edilmiştir (http://ithalat.ebirlik.org/Import/pages/duyuru.jsp) .

Azo boyalı Giyecekleri Giyersem Ne olur?

Azo boyaların karaciğerde ve barasklarımızda metabolize edilmesi ile ortaya çıkan aromatik aminler insan sağlığını tehdit etmektedir. Uzamış maruziyet kanser riskini arttırmaktadır.

Giysilerde kabul edilebilir maksimum azo boyası miktarı 30 mg/kg’dır (30ppm). Ülkemizde yapılan çalışmalarda Hindristan’dan gelen ipek kumaşta 8600 ppm azo boyar madde çıktığı tespit edilmiştir.

Yıkamakla Bu Zararlı Maddeler Gider Mi?

Her zaman değil. Dolayısıyla güvenli olmayan giysi aldığınızda yıkayıp, bütün zararlı maddelerin yok olacağını düşünmeyin.

Sonuç

Süper ucuz bulduğunuz giyeceklerde “ucuz etin yahnisi pek olur” atasözünü unutmayın. Her aldığınız eşya vb’nin üretim yerine, etiketine dikkat edin.

https://www.productsafety.gov.au/content/index.phtml/itemId/1006626?pageDefinitionItemId=970583

http://www.ipa.ruhr-uni-bochum.de/pdf/Seidel_Bochum_2009.pdf

http://saglik.bugun.com.tr/46-markada-kanserli-boya-alarmi-haberi/75897

Azo Boyaları için yorumlar kapalı

Filed under Kanser