Monthly Archives: Mayıs 2010

KOAH’ın Nedeni Nedir?

KOAH’lı hastaların çoğunun  akciğer ve havayollarında oluşan hasarlar, uzun süre akciğerlerin tahriş edicilere maruz kalmakla oluşmaktadır.

Akciğer tahrişine en sık sebep olan ise sigara dumanıdır. Pipo, puro, nargile de KOAH’a neden olabilmektedir. Pasif içicilik de akciğerleri tahriş edebilir ve KOAH’a neden olabilir.

Kirli hava solumak ve kimyasal duman veya toza maruz kalmak da KOAH’a neden olabilir.

Alfa-1 antitripsin eksikliği nadir görülen bir genetik hastalıkdır. Bu hastalığı olanlarda KOAH gelişebilir.

Kim KOAH Gelişmesi Açısından Risktedir?

KOAH’da en temel risk faktörü sigaradır. KOAH’ı olan hastaların çoğu ya sigara içiyor ya da içmişlerdir. Ailesinde KOAH olan kişi, sigara bağımlısı ise kendisinde KOAH gelişme riski daha da artmıştır.

Akciğerleri tahriş eden diğer maddelere uzun süre maruz kalmak da KOAH açısından risk oluşturmaktadır. Bunlara örnek olarak hava kirliliği, çalışılan ortamda bulunan kimyasal toz veya duman gösterilebilinir.

KOAH’ı olanhastalarda semptomlar 40 yaşından sonra belirmeye başlamaktadır. Sık olmamakla birlikte 40 yaş altında da KOAH görülebiri, ancak bu durumda alfa 1 antitripsin eksikliği gibi diğer nedenler aranmalıdır.

KOAH’ın İşaretleri ve Semptomları Nedir?

  • Devam eden öksürük veya çok miktarda balgam üreten öksürük (“sigara öksürüğü” olarak da adlandırılmaktadır)
  • Özelikle bedensel aktivite esnasında oluşan nefes darlığı
  • Wheezing (hırıltılı solunum)
  • Göğüs darlığı

*http://www.nhlbi.nih.gov/health/dci/Diseases/Copd/Copd_WhatIs.html

KOAH’ın Nedeni Nedir? için yorumlar kapalı

Filed under Akciğer Hastalıkları

KOAH- Amfizem ve Kronik Bronşit

KOAH iki ana durumu içermektedir: amfizem ve kronik tıkayıcı bronşit.

Amfizem Nedir?

Amfizemde kava kesecikleri arasındaki duvar bozulmuştur, dolayısıyla hava kesecikleri artık şekillerini koruyamamaktadır. Bu hasar aynı zamanda hava kesecikleri arasındaki duvarı da yok ederek, küçük küçük bir çok hava keseciği yerine, büyük hava boşluklarına neden olmaktadır.

Kronik Tıkayıcı (Obstrüktif) Bronşit Nedir?

Kronik tıkayıcı (obstrüktif) bronşitde, havayollarının içini döşeyen hücreler sürekli tahriş edilmekte, dolayısıyla sürekli bir iltihabi durum olmaktadır (örneğin elinizi sürekli halıya sürterseniz, sürttüğünüz yer kırmızı ve şiş olması gibi). Bu durum, bu bölgenin kalınlaşmasına neden olacaktır. Koyu balgam da, nefes almayı zorlaştıracaktır.

KOAH’ı olan insanların çoğunda hem amfizem, hem de kronik obstrüktif bronşit vardır.

KOAH Birleşik Devletlerde ölüm nedenleri arasında 4. sırada yer almaktadır.

KOAH yavaş gelişmektedir. Semptomlar zaman içinde kötüleşmekte ve günlük rutin yapılan işleri aksatmaktadır. Ciddi KOAH’ınız varsa, yürüyemezsiniz, yemek yapamazsınız veya kendinize bakamazsınız.

KOAH tanısı genellikle orta yaş veya daha yaşlı insanlarda konulmkatadır. Bu hastalık insandan insan bulaşmamaktadır. Ancak sigara kullanarak, yakınınızdaki insanları sigara dumanına maruz bırakırsanız, bu pasif içicilerde KOAH gelişebilir.

KOAH’ın şifa şansı yoktur ve havayollarına ve akciğerlere verilen hasarın nasıl giderebileceğini bilmemekteyiz.  Ancak tedavi yaşam tarzı değişiklikleri daha iyi hissetmenizi, daha aktif olmanızı ve hastalığın kötüleşmesini yavaşlatmasını sağlayabilir.

Yazı dizisi Pazartesi devam edecektir.

KOAH- Amfizem ve Kronik Bronşit için yorumlar kapalı

Filed under Akciğer Hastalıkları

KOAH-Kronik Bronşit ve Amfizem

KOAH Nedir?

KOAH, dün de bahsettiğimizi gibi kronik obstrüktif akciğer hastalığının kısaltılmış adıdır. Bu hastalık ilerleyici doğada olup nefes almayı zorlaştırmaktadır. “İlerleyici” demek, hastalık zaman geçtikçe daha kötü olacak anlamında kullanılmaktadır

KOAH’lı hastalar bol miktarda balgam çıkartmaktadırlar. Ayrıca nefes darlığı, hırıltılı solunum (wheezing), göğüs ağrısı ve başka şikayetler de olabilir.

KOAH’ın en sık sebebi sigaradır. KOAH’ı olan hastaların çoğu ya hala sigara içiyorlardır, ya da daha önce içmişlerdir. Uzuzn süreli akciğerleri rahatsız edici, hava kirliliği, kimyasal duman ve toz da KOAH gelişimine katkıda bulunabilir. Bunlara ek olarak Sarıkamış’da askerlik yaparken kadınların kullandığı fırınların da KOAH’a neden olduğunu gözlemlemiştim.

Genel Bakış

KOAH’ı anlamak için akciğerlerimizi nasıl çalıştığını anlamamız gerekmektedir. Burun veya ağzımızdan aldığımız hava önce gırtlak, sonra ana soluk borusu olan trakeadan geçmekte, sonrasında her iki akciğere giden ana bronşlara ayrılmaktadır. Bronşlar küçülerek devam etmekte ve en sonunda hava ile kanın alışverişini sağlayan kesecikler (alveol) gelmektedir. Bu havayolları ve hava kesecikleri elastiktir. Nefes aldığınızda bu kesecikler balon gibi şişmekte, nefes verdiğinizde de sönmektedir.

KOAH’da havayollarından daha az hava girip çıkmaktadır. Bunun nedeni:

  • Havayolları ve hava kesecikleri elastiklik özelliğini kaybetmiştir.
  • Havayollarının duvarı kalınlaşmış ve şişmiştir.
  • Balgam daha fazladır ve havayollarını tıkamaktadır

Yarın devam edecek…

KOAH-Kronik Bronşit ve Amfizem için yorumlar kapalı

Filed under Akciğer Hastalıkları

KOAH ve Beta Blokerler

KOAH’ın açılımı kronik obstruktif akciğer hastalığıdır. Bu hastalık kronik bronşit ve amfizemden oluşan, genellikle sigara kaynaklı akciğer hastalığıdır. Tedavisinde, sempatetik sinir sistemine ait olan ve uyarıldığında bronşları açan beta-uyarıcılar kullanılmaktadır.

Beta-bloklayıcılar ise, bronşları daraltma etkisi olabileceği düşünüldüğünden, KOAH hastalarına verilmekte çekinilirdi. Beta-blokerler özellikle kalp hastalarında iyileştirici özellikleri olan ilaçlardır. Sigara kullananlarda, sigaranın akciğere zararı olduğu kadar (kalp) damaralarına da zararı olmaktadır. Bu çalışma KOAH hastalarında uzun dönemli beta-bloker kullanımının etkileri değerlendirmek için yapılmıştır.

Çalışma Özeti

1996-2006 tarihleri arasında, 45 yaşından büyük olan ve KOAH tanısı konulan hastalar çalışmaya dahil edilmiştir. Ortalama yaş 64 ve hastaların %53’ü erkektir.

Hastalar ortalama 7 yıl takip edilmiş ve bu süre içerisinde 686 (%30) hasta vefat etmiştir. Hastaların 1055’inde hastalık en az bir kez alevlenmiştir. Beta bloker kullanan hastalarda alevlenme ve ölüm riski daha az olarak gözlenmiştir.

Sonuç

KOAH’da beta-bloker ilaçlar kullanılabilir.

Frans H. Rutten, MD, PhD; Nicolaas P. A. Zuithoff, MSc; Eelko Hak, MSc, PhD;

Diederick E. Grobbee, MD, PhD; Arno W. Hoes, MD, PhD

“Beta-Blockers May Reduce Mortality and Risk of Exacerbations in Patients With

Chronic Obstructive Pulmonary Disease”. Arch Intern Med. 2010;170(10):880-887

KOAH ve Beta Blokerler için yorumlar kapalı

Filed under Akciğer Hastalıkları

B12 Vitamini (Kobalamin)

 

B12 vitamini suda eriyen bir vitamindir. Her ne kadara suda eriyen vitaminler vücutta depolanmasa da B12 vitamini bu noktada özeldir, çünkü karaciğerde ve böbreklerde depolanmakta ve bu depo uzun yıllar yetebilmektedir.

B12 Vitamini Ne İşe Yarar?

 

DNA sentezi, yağ asidi sentezi, enerji üretiminde rol alır. Aynı zamanda metiltransferaz olduğu için epigenetik değişikliklerde de etkilidir. Sinir sisteminde de görev almaktadır.

B12 Vitamini Hangi Yiyeceklerde Vardır

 

B12 vitamini hayvansal gıdalarda mevcuttur. Eğer hayvansal gıda almıyorsanız B12 vitamini düzeyiniz yıllar içinde azalabilir.

Gıda Mikrogram (mcg)
porsiyonda
Yüzde Günlük Değer (GD)
Karaciğer, sığır eti, 1 dilim kızarmış 48,0 800
Istiridyeler, pişmiş, ve kızarmış 34,2 570
Kahvaltılık gevrekler, vitamin B12, güçlendirilmiş 6,0 100
Alabalık, gökkuşağı, yabani, 5,4 90
Cheeseburger, çift börek ve çörek, 1 sandviç 1,9 30
Yoğurt, sade, 1 fincan 1,4 25
Mezgit balığı, 1,2 20
Tuna, beyaz, 1,0 15
Süt, 1 fincan 0,9 15
Peynir 0,9 15
Jambon,3 gram kavrulmuş kür 0,6 10
Yumurta, büyük, 1 bütün 0,6 10
Tavuk, kavrulmuş, ½ göğüs 0,3 6

 

Ne Zaman B12 Eksikliğinden Şüphelenmeliyiz

B12 vitamini eksikliği kansızlık (megaloblastik anemi) yapabildiği için, halsizlik, yorgunluk, nefes darlığı gibi şikayetlere neden olabilir. Sinir sistemindeki eksikliği ise unutkanlık, uyuşma gibi özgül olmayan şikayetler yapabilmektedir. Dün bahsettiğimiz gibi şeker hastalığı nedeniyle metformin kullananlarda B12 vitamini seviyesi zaman içinde azalmaktadır.

B12 Vitamini Eksikliği Tanısı Nasıl Konulur

 

Çoğunluklukla kan B12 vitamini düzeyi yeterli olmaktadır. Ancak, birlikte folik asid düzeyi bakılması da şarttır. Bazı istisnai durumlarda, tanı amaçlı farklı tetkikler gerekebilmektedir.

http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC2809139/?tool=pubmed

B12 Vitamini (Kobalamin) için yorumlar kapalı

Filed under Vitamin ve Mineraller

Metformin Kullananlar Dikkat

 

Metforminin diyabet tedavisinde ilk tercih ettiğimiz ilaç olduğunu hatırlarsınız. Hem insülin direncini kırması, hem kilo verdirmesi de ayrıca kilolu hastalarda istediğimiz etkilerdir. Yan etki olarak da sıklıkla hafif bulantı (bazen de çok) ve iştahsızlık yapmaktadır (diğer yan etkileri yazmıyorum). Ben kilo fazlası olan hastalarımda bir sakınca yoksa metformini ilk tercih ediyorum ve kişi diyet/egzersizine dikkat edip –kilo da verirlerse kan şeker düzeyleri çoğunlukla normale geldiğini görmekteyim.

Gülün güzelliği kadar dikeni de var; metforminin bugün bir yan etkisinden bahsedeceğiz. Bahsedeceğim çalışma Hollanda’da yapılmış ve insülin kullanan 390 hastanın tedavisine metformin veya plasebo (etkin madde içermeyen ilaç – bilimsel çalışma amacıyla kullanılır) eklenmesinin etkileri değerlendirilmiştir.

B12 Vitamini, Homosistein, Folik Asit ve Metformin

Plasebo ile karşılaştırıldığında, metformin kullan hastalarda B12 viştamini düzeyi  %19 azalmakta ve hastaların %7 daha fazlasında B12 vitamini eksikliği gelişmektedir.

Folik asit düzeylerinde (vücut kitle indeksi ve sigara kullanımına göre düzeltildiğinde) bir değişim saptanmamıştır.

Homositein düzeyleri %5 artmış bulunmuştur.

Ne Yapmalıyız

Eğer metformin kullanıyorsanız düzenli olarak B12 vitamin düzeyinizi ölçtürün.

Jolien de Jager, Adriaan Kooy, Philippe Lehert, Michiel G Wulffelé, Jan van der Kolk, Daniël Bets, Joop Verburg, Ab J M Donker, Coen D A Stehouwer. “Long term treatment with metformin in patients with type 2 diabetes and risk of vitamin B-12 deficiency: randomised placebo controlled trial” BMJ 2010;340:c2181

Metformin Kullananlar Dikkat için yorumlar kapalı

Filed under Vitamin ve Mineraller, Şeker Hastalığı (Diyabet)

Böbrek Hastasıysanız da Depresyona Girmeyin

 

 

“Depresyona kim kendi isteğiyle girer ki?” dediğinizi duyar gibi oluyorum. Tabi ki kimse depresif olmak istemez. Bizi depresyona sokan en önemli nedenlerin başında sıkıntı (anksiete) gelmektedir. Hayat şartları zorlaştıkça, sıkıntı ve neden olduğu depresyon da artacakmış gibi görünüyor. Mamafih, bugünkü konumuz da olduğu gibi depresyon yaşam kalitesini azaltmıyor- var olan hastalığı da kötüleştiriyor. Açıkçası herhangi bir şikayet nedeniyle bana başvuran hastalarımda anksiete ve depresif durumu sık hissediyorum; hele kilo fazlası olan hastalarımda bu durum had safhaya çıkmakta ve duygusal yeme ile depresyon bastırılmaya çalışıldığını gözlüyorum. Benim hastalarıma depresyonla mücadele etmeleri için önerim, profesyonel destek almaları ve bunun yanında egzersiz yapmaları olmaktadır (egzersiz beyinde beta endorfinleri arttırmaktadır).

Gelelim çalışmamıza; bu çalışma diyaliz ihtiyacı olmayan kronik böbrek yetersizliği hastalarında depresif bozuklukların hastalığa nasıl etki ettiği araştırılmıştır.

Diyalize girmeyen 267 kronik böbrek yetersizliği hastası 2005-2006 tarihleri arasında çalışmaya alınmıştır. Diyalize başlama, hastaneye yatış ve ölüm riski ağır depresyonu olanlarda daha sık bulunmuştur.

Depresyon hayat kalitesini bozduğu gibi var olan hastalığı da daha ağırlaştırmaktadır.

S. Susan Hedayati, Abu T. Minhajuddin, Masoud Afshar, Robert D. Toto, Madhukar H. Trivedi, A. John Rush. “Association Between Major Depressive Episodes in Patients With Chronic Kidney Disease and Initiation of Dialysis, Hospitalization, or Death” JAMA. 2010;303(19):1946-1953.

Böbrek Hastasıysanız da Depresyona Girmeyin için yorumlar kapalı

Filed under Depresyon, Akıl ve Ruh

Boğaz Ağrısı

 

Boğaz ağrısı hastalarımda sık gördüğüm şikayetlerden birisidir. Hele şu aralar olduğu gibi havanın bir ısınıp bir soğuması da bu şikayet sıklığını arttırıyor. Ağrı genellikle sabahları daha fazla olmakta ve gün içinde azalmaktadır.

Soğuk algınlığında olduğu gibi boğaz ağrısının en sık sebebi viral hastalıklardır. Virüslerin yaptığı enfeksiyonlarda antibiyotikler etki etmemektedir. Antibiyotikler bakteriler üzerinde etkili ilaçlardır. Boyut olarak düşünüldüğünde bakterileri bir fil boyutunda, virüsleri karınca boyutunda olduğunu düşünebilirsiniz, tüfekle karınca – karınca yemiyle de fil avlayamayacağımıza göre antibiyotiklerin virüsler üzerine, antiviral ilaçların da bakteri üzerine etki etmeyeceği aşikardır.

Bakteriler içinde en sık boğaz ağrısı yapan streptokoklardır. Streptokokların yaptığı hastalıkta genellikle yüksek ateş ve boyunda ağrılı lenf bezleri mevcuttur. Bu hastalık romatizmal ateş de yapabildiğinden tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır. Ancak, beta testi veya boğaz kültürü tanı açısından önemlidir.

Polenlerin hayatımıza karışması ile allerjik nezle de boğaz ağrısı yapabilmektedir.

Ne Zaman Hekime Gitmeliyiz?

Ateşiniz varsa

Boynunuzda ağrılı bezeler varsa

Boğazınızda beyazlık gördüyseniz

Vücutta döküntüler

Yutma veya Nefes almakta zorluk varsa

Evde Ne Yapılabilir?

Sıcak şeyler için; ballı limonlu çay oldukça etkilidir.

Tuzlu ılık suyla gargara

Sert şekerler-pastiller tükrüğü arttırdığı için işe yaramaktadır.

Çocuklara ağrı kesici olarak aspirin veya aspirin içeren ilaçlar verilmemelidir

*http://www.nlm.nih.gov/medlineplus/ency/article/003053.htm

Boğaz Ağrısı için yorumlar kapalı

Filed under Genel

Hayattan Zevk Almıyor Musunuz? O Zaman Sakın Kalp Krizi Geçirmeyin

 

Başlık biraz garip oldu, değil mi? Bugünkü yazımız kalp krizi geçirenlerde yapılan bir çalışma. Depresyonun kalp hastalıkları açısından riski arttırdığı bilinmekteydi; ancak bunun nasıl olduğu anlaşılamamıştı. Ağır (major) depresyon tanısı koyabilmek için aşağıdakilerden en az bir tanesinin olması gerekmektedir:

  1. Bunalımlı ruh hali =  üzgünlük, bunalımda olduğunu belirtmek. Bu durum merkezi sinir sisteminde serotonerjik disfonksiyonla ilişkilidir.
  2. Belirgin olarak herşeyden ilginin ve zevkin azalması= anhedoni. Bu durum katekolaminerjik disfonksiyonla ilişkilidir.

 

Bu çalışma kalp krizi (akut koroner sendrom) geçiren hastalarda bunalımlı ruh hali ve anhedoni varlığı ile ölüm veya kalbe yönelik ciddi girişim ilişkisini araştırmıştır. Çalışma 2003-2005 yılları arasınd New Yok ve Connecticut’ta bulunan 3 üniversite hastanesinde yapılmış ve 453 hasta alınmıştır.

Yaş, cinsiyet, diğer hastalıklar hariç tutulduğunda hayattan zevk almamanın (anhedoni) kalp krizi sonrası gelişecek kalp hastalıkları ve ölüm riskini arttırdığı tesbit edilmişti (hazard

oranı, 1.58; %95güven aralığı, 1.16-2.14; p<.01).

Sonuç Olarak

Ne olursa olsun, hayata sıkı sıkı sarılmamız; ondan zevk almamız gerekiyor, öyle değil mi?

Karina W. Davidson, Matthew M. Burg, Ian M. Kronish, Daichi Shimbo, Lucia Dettenborn,

Roxana Mehran, David Vorchheimer, Lynn Clemow, Joseph E. Schwartz, Francois Lespe´rance, Nina Rieckmann. Association of Anhedonia With Recurrent Major

Adverse Cardiac Events and Mortality 1 Year After Acute Coronary Syndrome”

Arch Gen Psychiatry. 2010;67(5):480-488

Hayattan Zevk Almıyor Musunuz? O Zaman Sakın Kalp Krizi Geçirmeyin için yorumlar kapalı

Filed under Depresyon, Akıl ve Ruh

Barsaklarınız Huzursuz mu?

 

Günlük hayatta stres sıkıntı arttıkça, sindirim sistemi de bu sıkıntılaran nasibini almakta. Bugünkü konumuz, yine sıklıkla gördüğüm bir hastalık: huzursuz barsak sendromu – eski ismiyle spastik kolit.

Huzursuz Barsak Sendromu Olduğumu Nasıl Anlarım?

Son 12 ayın en az 12 haftasında karın ağrısı veya karında rahatsızlık hissi varsa (12 hafta artarda olması gerekmemektedir) huzursuz barsak sendromu hastalığı olabilir.

Ayrıca:

Barsak hareket ettikçe bu karın ağrısı/rahatsılığının geçmesi

Şikayetler başladığında barsak hareketlerinin sıklığında değişim olması

Şikayetler başladığında büyük abdestin şeklinde değişiklik olması gerekmektedir.

Acil tuvalate çıkma hissi

Büyük abdestin geçişinde zorluk

Büyük abdestte sümüksü maddeler

Gaz ve şişkinlik hissi

Hangi Şikayetler Olduğunda Başka Hastalıklar Düşünülmeli?

Kanama

Ateş

Kilo Kaybı

Sürekli şiddetli karın ağrısı varsa, muhtemelen huzursuz barsak sendromu değilsinizdir.

Ne Zaman Huzursuz Barsak Sendromunun Şikayetleri Artar?

Fazla yemek

Kalın barsaktaki gaz

Bazı ilaçlar

Buğday

Çavdar

Arpa

Çikolata

Süt ürünleri

Alkol

Kafeinli içecekler

Çay

Stres, sıkıntı

Adet dönemleri

Bu Şikayetlerim Var Ne Yapmalıyım?

Yukardaki şikayetleriniz varsa hekiminizin sizi görmesi gereklidir; çünkü huzursuz barsak sendromu tanısı için diğer hastalıkların (kanser vb) dışlanması gerekmektedir.

http://digestive.niddk.nih.gov/ddiseases/pubs/ibs/

Barsaklarınız Huzursuz mu? için yorumlar kapalı

Filed under Depresyon, Akıl ve Ruh

Hipotiroidi- Tiroid Bezinin Az Çalışması

 

Bana başvuran hastaların azımsanmayacak kısmında hipotiroidi hastalığını görmekteyim. Bu nedenle bugün sizlere hipotiroidi konusunda bilgi vereceğim.

Tiroid bezi, tiroid hormonlarını salgılayan ve boynumuzun ön kısmında bulunan, kelebek şekilli bir iç salgı bezidir. Tiroid hormonları vücudumuzun hızını (metabolizma) ayarlamaktadır. Fazla salgılandığında metabolizma hızlanmakta, yavaş çalıştığında metabolizma yavaşlamaktadır.

Hipotiroidi Olduğumu Nasıl Anlarım?

Ciltte kuruma

Kabızlıkta artış

Üşüme, kolay ısınamama

Kilo vermede zorluk

Parmak basmakla iz bırakmayan ödem-şişme

Kötü hafıza

Adetin fazla olması

Kas ağrıları

Ancak bunlardan hiçbirisi hipotiroidi için özel değildir; bunların hiçbiri olmaksızın hipotiroidi olabilirsiniz.

Hipotiroidi Tanısı Nasıl Konulur?

Kan tetkiki yaptırılarak TSH ve serbest T4 hormonlarına bakıldığında hipotiroidi olup olmadığı anlaşılmaktadır. Hipotiroidi olan hastalarda herhangi bir şikayet olmadığı için ben check-up için başvuran hastalarımda bu tetkikleri istemekteyim.

Bir İnsan Neden Hipotiroidi Olur?

Hipotiroidinin en sık sebebi Hashimoto Hastalığıdır; bu hastalıkta kendi bağışıklık hücrelerimiz tiroid bezini yabancı olarak algılar ve tiroid bezini yoketmesi nedeniyle tiroid hormonu salgılanamaz. İkinci sırada tiroid ameliyatı olanlarda hipotiroidi görülmektedir.

Tedavi Nedir?

Tedavide, vücudumuz için gereken tiroid hormonun yerine konulmasıdır. Hastalarımda dikkat etmelerini istediğim, ilaçın aç karna alınması ve ilaçtan sonra en az yarım saat (hatta 1 saat) birşey yememeleri gerekliliğidir.

Hipotiroidi- Tiroid Bezinin Az Çalışması için yorumlar kapalı

Filed under Tiroid Hastalıkları

Kanser Kemoterapisi Alanlarda Grip Aşı Yapılmalı Mı?

Geçtiğimiz kış domuz gribi salgınında İstanbul Onkoloji Enstitüsünde (İstanbul Tıp Fakültesi, Çapa) çalışırken, kemoterapi uyguladığım hastalarım bu soruyu bana çok sordular. Ne yazık ki bu konuyla ilgili yapılmış çok çalışma yok; hele ki o dönemde, sağlıklı insanların bile aşılanması açısından büyük fikir ayrılıkları yaşanmış olması da konuyu daha çetrefillendiriyor.

Ne Biliyoruz?

Aktif kemoterapi alanlarda aşının koruyuculuk oluşturma olasılığı, sağlıklı insanlara göre daha azdır. Canlı aşı, aktif kemoterapi alanlarda kullanılmamalıdır.  Mevsimsel grip aşısı ile yapılan çalışmalarda, hasta sayısı az olmakla birlikte aşının koruyucu olabileceği yönünde sonuçlar alınmaktadır. Ancak bu koruyuculuk, hastalıktan hastalığa değişmekte, kullanılan tedavi şekilleri de bunu etkilemektedir.

Ne Zaman Yapılmalı?

Mevsimsel grip aşısı yapılacaksa, kemoterapiye en uzak zamanda uygulanması önerilmektedir. Kemoterapinin bitiminden 30 gün sonra yapılan aşılamalarda, aşının koruyuculuğu artmaktadır.

Sonuç

Daha ileri çalışmalar yapılana kadar elimizdeki mevcut bilgiler ışığında, kanser kemoterapisi alan hastalarda mevsimsel grip aşısı uygulanabilir.

Daniel A. Pollyea, Janice M.Y. Brown, Sandra J. Horning. “Utility of Influenza Vaccination for Oncology Patients” Journal of Clinical Oncology, Vol 28, No 14 (May 10), 2010: pp. 2481-2490

Kanser Kemoterapisi Alanlarda Grip Aşı Yapılmalı Mı? için yorumlar kapalı

Filed under Kanser

Mide Koruyucu İlaçlar ve Clostridium difficile Hastalığı

Günaydın, mide koruyucu ilaçlara devam ediyoruz bugün de. Dün hatırlarsanız omurga ve el bileği kırık riskinin artmış olduğundan bahsetmiştik. Bugün ise bir enfeksiyon hastalığından bahsedeceğiz. Mide asiti besinlerin sindirimi açısından önemi olduğu kadar, enfeksiyonların da önlenmesi açısından bir bariyer görevi yapmakta. Yer ve gök arasındaki gibi, dengede bozulma, yani mide asidinin fazlalığı gastrit/ülser gibi sorunlar yaratırken, asidin az olması da başka sorunlara neden olmakta.

Clostridium difficile (C. difficile) Nedir?

Clostridium difficile ishal, bazen de ciddi kolit yapan bir bakteridir.

C. difficile hastalığının yaptığı şikayetler nelerdir?

  • Sulu ishal
  • ateş
  • iştah kaybı
  • bulantı
  • karın ağrısı

C. difficile hastalığı nasıl tedavi ediliri?

C. difficile 10 gün süre ile antibiyotiklerle tedavi edilir.

C. difficile hastalığını insanlar nereden kapar?

Sağlıklı insanlarda genellikle C. difficile hastalığı olmaz. Uzun süre antibiyotik kullanlarda ve yaşlılarda risk artmıştır. En son yapılan çalışmaya göre mide koruyucu ilaçlar alanlarda da bu riskin artmış olduğu gösterilmiştir. Bu bakteri dışkıda bulunmaktadır ve dışkı ile temas edildiğinde bulaşmaktadır. Mide asiti bu bakteriyi öldürmekte, ancak asit azaltıcı ilaçlar bu etkiyi azaltmaktadır.

* http://www.cdc.gov/ncidod/dhqp/id_CdiffFAQ_general.html

** Michael D. Howell, MD, MPH; Victor Novack, MD, PhD; Philip Grgurich, PharmD; Diane Soulliard, PharmD; Lena Novack, PhD; Michael Pencina, PhD; Daniel Talmor, MD, MPH “Iatrogenic Gastric Acid Suppression and the Risk of Nosocomial Clostridium difficile Infection” Arch Intern Med. 2010;170(9):784-790.

Mide Koruyucu İlaçlar ve Clostridium difficile Hastalığı için yorumlar kapalı

Filed under Mide

Mide Koruyucu İlaçlar (Proton Pompa İnhibitörleri) ve Kemik Erimesi

Proton Pompa İnhibitörleri (PPİ) mide asidini azaltmakta bilinen en kuvvetli ilaçlardır. Bu ilaçları sıklıklıkla kullanıyor ve iyi ki bu ilaçlar var diyorum. Beni tanıdığınız için şunu da eklemek istiyorum, bunlar da eninde sonunda bir ilaçdır ve artısıyla, eksisiyle kullanmak gerekir. Ben hastalarımda, ailemde ve kendimde bunu gözeterek ilaç kullanıyorum.

Gelelim konumuza, uzun süre bu ilaçları kullandığımızda bazı yan etkilerin de oluşması beklenmektedir. Bugün bahsedeceğimiz çalışma, belki daha önce duymuş olduğunuz, bu ilaçların osteoporoza bağlı kemik kırıklarını arttırdığı yönündeki bilgiyi test etmek için planlanmıştır. Bu çalışmanın verileri Kadın Sağlık İnsiyatifinden (Women’s Health Initiative) alınmış ve menopoz sonrasındaki kadınlarda bu ilaçların kullanımı ile kırık riski ve 3 .yılda kemik mineral ypoğunluğundaki değişimi incelemiştir. Analiz eksiksiz bilgileri olan 130.487 kadın için yapılmıştır.

Bu ilaçların kullanımı ile kullanılmaması arasında, kemik mineral yoğunluğunda bir fark gözlenmemiştir. Kalça kırığı açısından da artmış bir risk söz konusu değildir. Ancak, bu ilaçları kullananlarda omurga kırığı riski (HR 1.47), ön kol veya bileği kırık riski (HR 1.26) artmış tesbit edilmiştir.

Sonuç olarak, PPİ grubu ilaçlar iyi ki varlar, ancak uzun dönemli kullanımda kemik kırıkları (omurga, el ve elbileği) riskini arttırdığı bilinmelidir.

Shelly L. Gray, PharmD, MS; Andrea Z. LaCroix, PhD; Joseph Larson, MS; John Robbins, MD; Jane A. Cauley, DrPH; JoAnn E. Manson, MD, DrPH; Zhao Chen, PhD  “LESS IS MORE Proton Pump Inhibitor Use, Hip Fracture, and Change in Bone Mineral Density in Postmenopausal Women  Results From the Women’s Health Initiative “

Arch Intern Med. 2010;170(9):765-771.

Mide Koruyucu İlaçlar (Proton Pompa İnhibitörleri) ve Kemik Erimesi için yorumlar kapalı

Filed under Mide

Mide Mikrobu; Nam-ı Diğer Helikobakter Pilori

 

Bana başvuran hastalarımın çoğunda mide ile ilgili şikayetleri var. Stres, sıkıntı oldukça ve daha da önemlisi sigara kullanımı da durumu katmerlendirdikçe, bu şikayetler devam edecekmiş gibi durmakta. Ancak, neyse ki günümüzdeki ilaçlarla, bu tip hastalarımı tedavi edebiliyorum; benim öğrencilik yıllarımda, azalmakla birlikte mide ülseri ameliyatları yapılmaktaydı.

Gelelim konumuza, Helikobakter pilori isimli bakteri ilk kez 1983 yılında Warren ve Marshall tarafından tanımlanmıştır. Bu enfeksiyon, hayatın ilk yıllarında alınmakta ve tedavi edilene kadar da sürmektedir. Dünyadaki tüm nüfusun %50’sinde bu enfeksiyonun olduğu tahmin edilmektedir.

Neden Önemli?

1. H. Pilori enfeksiyonu olan hastaların %1 ila 10’unda on iki parmak barsağı (duodenal) veya mide (gastrik) ülser gelişmekte
2. %0.1 ila %3’ünde mide kanseri gelişmekte
3. %0.01’den azında bir çeşit lenfoma (lenf kanseri, MALT)

H pilori enfeksiyonu olanların büyük çoğunluğunda ciddi bir sonuç- hastalık olmayacaktır.

Kimlerde H pilori Enfeksiyonu Araştırmalı?

H pilori enfeksiyonu olanların çoğunda herhangi bir hastalık olmadığından rutin tarama yapılması önerilmemektedir. Mide veya oniki parmak ülseri olanlarda, MALT lenfoması olanlarda araştırma yapılması gerekmektedir.

Birinci derece akrabasında mide kanseri olanlar, atrofik gastriti, açıklanamayan demir eksiliğine bağlı kansızlığı, kronik ITP’si olanlarda da h pilori için araştırma yapmak ve varsa tedavi etmek gerekmektedir.

Hazımsızlığınız varsa, h pilori araştırması endoskopi dışı yöntemlerle yapılabilir. Benim hastalarımda kişisel tercihim, büyük abdestte helikobakter pilori antijeni araştırması yapmaktır. Ancal alarm verici şikayetler varsa, beklenilmeksizin endoskopi yapılması gerekir.

Kimlere Endoskopi (gastroskopi) Yapılmalı?
• Kilo kaybı
• Devam eden kusma
• Kanama (aşikar veya kahve telvesi gibi kusma)
• 45 yaşının üzerinde olup yeni gelişen hazımsızlığı olanlar
• Ağrı kesici ilaçlara bağlı hazımsızlık veya mide şikayeti olanlarda

Kenneth E.L. McColl “Helicobacter pylori Infection”. NEJM, Volume 362:1597-1604

Mide Mikrobu; Nam-ı Diğer Helikobakter Pilori için yorumlar kapalı

Filed under Mide

Kalın Barsak Kanseri

İlk olarak taramanın önemini bir kere daha vurgulamak istiyorum, kalın barsak kanseri genellikle belirli genetik olayların üstüste gelmesi nedeniyle oluştuğu için, kanser öncülü bir oluşumun kanser olması için 10 ila 20 yıl kadar geçmesi gerekmektedir. Dolayısıyla, daha kanser olmadan oluşumlar farkına varılır ve alınırsa, kanser gelişme oranı da azalacaktır.

Kalın Barsak Kanseri Nasıl Şikayetler Oluşturur?

Kalın barsak kanseri çoğunlukla herhangi bir şikayet yapmaksınız büyüyebilir. O yüzden herhangi bir şikayetim yok diye tarama yaptırmamak olamaz.

Genellikle 2 grup şikayet yapmaktadır:
• ilki kanama nedeniyle oluşan kansızlığa bağlı, halsizlik, yorgunluk, solukluk, bazen de büyük abdestte gizli veya aşikar kanamanın tesbitidir;
• ikincisi de kitlenin büyük abdestin geçişini engellemesi/zorlaştırması nedeniyle gelişen tuvalet alışkanlığının değişmesi, ki bu ishal şeklinde bile olabilir, büyük abdestin şeklinin değişmesidir

Yukarıda bahsettiğim şikayetleriniz varsa, hekiminize muayene gitmenizi öneririm.

Kalın Barsak Kanseri için yorumlar kapalı

Filed under Kanser

Kalın Barsak Kanserinden Korunmak için Lifli Gıdalar

Kalın Barsak kanserinden daha önce bahsetmiştik. Ama isterseniz kısaca hatırlayalım, kalın barsak kanseri hem kadınları, hem de erkekleri etkilemektedir ve kansere bağlı ölümlerin 2 numaralı sebebidir. Kalın barsak kanseri gelişme riski, ilerleyen yaşla birlikte artmaktadır. Hastaların %90’dan fazlası 50 yaş ve üzerindedir.

Ben 50 yaşının üzerindeki hastalarıma, Dünya Sağlık Örgütünün de önerisi doğrultusunda tarama yaptırmasını öneriyorum. Bu çalışma, diyetle alınan lifli gıdalarla kalın barsak kanseri riski arasındaki ilişkiyi araştırmaktadır.

Diyetle alınan lif miktarı arttıkça kalın barsak kanseri riski azalmaktadır. Dolayısıyla, herkese lifli gıdalardan zengin beslenmelerini öneriyorum.

Christina C. Dahm, Ruth H. Keogh, Elizabeth A. Spencer, Darren C. Greenwood, Tim J. Key, Ian S. Fentiman, Martin J. Shipley, Eric J. Brunner, Janet E. Cade, Victoria J. Burley, Gita Mishra, Alison M. Stephen, Diana Kuh, Ian R. White, Robert Luben, Marleen A. H. Lentjes, Kay Tee Khaw, Sheila A. Rodwell” Dietary Fiber and Colorectal Cancer Risk: A Nested Case–Control Study Using Food Diaries” J Natl Cancer Inst 2010;102:614–626

Kalın Barsak Kanserinden Korunmak için Lifli Gıdalar için yorumlar kapalı

Filed under Kanser

Hipertansiyon

Kalbimiz kanı atardamarlar içinden pompalamakta ve bu da atardamarların duvarlarında basınç yaratmaktadır. Zaman içinde kan basıncı yüksek kalırsa hipertansiyon oluşur.Ben hastalarımda tansiyon yüksekliğini ciddiye alıyorum ve kendilerinin de ciddiye almalarını sağlıyorum. Çünkü, artmış basınç dolaşım sistemini zorlayarak, inme, kalp krizi, böbrek yetersizliği ve körlük gibi ciddi problemlere neden olabilir.

HİPERTANSİYONUN TESBİTİ

   

Hipertansiyon genellikle ciddi fiziksel zarar yoksa belirti vermez. Bu nedenle hipertansiyona “sessiz katil” denilir. Yüksek kan basıncının zararı başlamadan önce tesbiti önemlidir.

Tansiyon ölçümü sfingomanometre de denilen tansiyon ölçüm cihazları ile yapılır. Atardamarlardaki atımları dinlemek için stetoskop kullanılır. Kan basıncını kaydetmek için milimetre cıva cinsinden 2 sayı kullanılır, örneğin 120/80 mm Hg.

  • İlk sayı sistolik basınçtır ve kalp kasıldığında atardamardaki maksimum basıncı gösterir.
  • İkinci sayı diastolik basınçtır ve kalbin kasılmalarının arasındaki en düşük basıncı gösterir.
  • Eğer sistolik basınç 140 veya üstü, veya diastolik basınç 90 veya üstü ise hipertansiyon vardır. Normal kan basıncı sistolikde 120’nin altı ve diastolikte 80’nin altıdır. 120/80 ile 140/90 arasındaki kan basıncına pre-hipertansiyon (hipertansiyon başlangıcı) denilmektedir.
  • 45-64 yaşı arasındaki insanların %90’ın geri kalan hayatlarında yüksek tansiyon gelişecektir.
  • 20 yaş ve üzeri bireylerib %25’inde pre-hipertansiyon , %33’ünde hipertansiyon vardır
  • 5 bireyden birinde yüksek tansiyon olduğunu bilmemektedir

 

HİPERTANSİYONDAN KORUNMA VE TEDAVİSİ

 

Doktorunuza düzenli olarak muayene olun ve tansiyonunuzu ölçtürün. Hipertansiyon her zaan önlenemezse de aşağıdaki adımlar tansiyonunuzu düşürmenizde yardımcı olabilir.

  • Sigarayı bırakın.
  • Fazla kilolarınızdan kurtulun ve sağlıklı az tuzlu, az yağlı diyet uygulayın.
  • Fiziksel olarak aktif kalın ve doktorunuzun gözetiminde egzersiz planı geliştirin.
  • Alkol alımı kadınlar için günde 1 içki, erkeklerde günde 2 içkiyi aşmamalıdır.
  • Eğer hipertansiyon geliştiyse ilaçlar her gün alınmalıdır. Doktorunuz size uygun tedaviyi önerecektir.

Hipertansiyon için yorumlar kapalı

Filed under Hipertansiyon

Sigara Bağımlılığı

 

Hekimlik hayatımın en güzel anlarını benim tavsiyem sonrasında sigarayı bırakanları görünce yaşarım. Sigara bağımlılığından kurtulmanın en önemli başlangıcı, bunun bir bağımlılık kişinin kendisinin de bağımlı olduğunu kabul etmesidir. Daha önce birkaç kez yazdığımız ödül yolu (http://drburakuzel.com/index.php?s=haber39) bağımlılıkta anahtar rol oynamakta. Bu bağımlılıktan kurtulmak için, beyni kandırmak- sigara düşüncesinden uzak tutmak gerekiyor; örneğin sigara şimdi içmeyeyim dediğinizin dakikasında sigara içmeye gidersiniz. Bu durumu yavaş çekim izleyelim:

  1. Aklınıza sigara geldi
  2. Sigara içtiğiniz zaman verdiği kısa süreli haz geldi, daha önce de kahveyle birlikte içtiğinizde ne kadar mutlu olduğunuzu hatırladınız (ödül yolu)
  3. Sigara sizin için artık doğal bir ödül (beyin yaşamanız için gerekli olduğuna yanlış bir şekilde programlanmış)
  4. Sigara içmemeniz gerektiğini düşündünüz, ama sigara içmemeyi, düşünürken sigara anıları tekrarlandı
  5. Sigara doğal bir ödül, beyin içilecek emri verdi. Bundan sonrası içgüdüsel olarak devam edecek ve sigarayı yakacaksınız.

 

Gelelim sigaranın trajik getirilerine:

Sigara kullanımı 5 ölümden 1’sine neden olmaktadır.

  • Erkekte akciğer kanserine bağlı ölümlerin %90
  • Erkekte akciğer kanserine bağlı ölümlerin %80
  • KOAH’a bağlı ölümlerin %90’ından sorumludur
  • Sigara içenlerde koroner kalp hastalığı 2-4 kat
  • İnme 2-4 kat
  • Erkekde akciğer kanseri gelişmesi 23 kat
  • Kadında akciğer kanseri gelişmesi 13 kat
  • KOAH’dan ölüm 12-13 kat artmıştır

Sigara Bağımlılığı için yorumlar kapalı

Filed under Genel

Akciğer Kanserinde Erken Teşhis İçin Tarama

Akciğer kanseri Birleşik Devletlerde kansere bağlı ölümlerin en sık nedenidir. Akciğer kanseri çok erken dönemde tesbit edilmezse, tedavisi güçtür. Ne yazık ki, çoğu kişi de şikayetler hastalık çok ilerlediğinde gözükmeye başlar.

Akciğer kanserinin neden olduğu şikayetler öksürük, kanlı balgam, kilo kaybı ve nefes darlığıdır. Akciğer filmi ve bilgisayarlı tomografisi, tanı konulmasında yardımcı görüntüleme yöntemleridir.

Şikayeti olmayan hastalarda akciğer kanseri taraması yapılması ile ilgili yapılan çalışmalarda, bu taramaların insan hayatını uzattığı göstermemiştir. Ayrıca, tarama için belirli aralıklarla ışın verilmesinin de kötü etkileri olacaktır. Bunun yanı sıra yanlış olarak kanser şüphesi/tanısı sonucu alınması da bu testlerde olasıdır. Bu duruma yanlış pozitiflik denilmekte ve yapılan daha detaylı/zahmetli incelemelerde bunların kanser olmadığı ortaya çıkmaktadır, dolayısıyla bu insanlar gereksiz yere endişelenmiş ve cerrahi işlem uygunlanmış olacaklardır.

Bu çalışmaya sigara içen veya içmiş 3190 birey alınmış akciğer filmi veya bilgisayarlı tomografisi ile tarama yapılmıştır.

Sonuçlar

Bir bilgisayarlı tomografi (BT) sonrasında yanlış pozitiflik, BT için %21, akciğer filmi için %9.

İki BT sonrasında yanlış pozitiflik, BT için %33, akciğer filmi için %15 olarak bulunmuştur. Yanlış pozitif BT’si olan bireylerin %7’sine invazif işlem yapılmıştır.

Bütün bu sıkıntılar, stresler yerine, şimdi sigarayı bırakmak daha mantıklı değil mi?

“Cumulative Incidence of False-Positive Test Results in Lung Cancer Screening. A Randomized Trial.” It is in the 20 April 2010 issue of Annals of Internal Medicine (volume 152, pages 505-512). The authors are J.M. Croswell, S.G. Baker, P.M. Marcus, J.D. Clapp, and B.S. Kramer.

Akciğer Kanserinde Erken Teşhis İçin Tarama için yorumlar kapalı

Filed under Kanser