Monthly Archives: Şubat 2014

Mikroplar, Probiotikler ve Günlük Yaşamımız

Mikroplar veya mikroorganizmalar, mikroskopla görülebilecek küçüklükte olan yaşayan organizmalardır. Genellikle tek hücreden oluşmaktadır. Bilinen en eski mikrop 3,48 milyar yıl öncesine ait olsa da, bizlerin mikrobu keşfi Antonie van Leeuwenhoek’ün kendi yarattığı mikroskopla 1675 yılında olmuştur.

Mikroplar dünyanın herhangi bir yerinde, en zorlu şartlarda bile yaşamlarını devam ettirebilmektedir. Buna okyanusun en derin, yani basıncın en yüksek olduğu yerler bile dahildir.

Her Mikrop Zararlı Mıdır?

Tabi ki her mikrop zararlı değildir. Ancak bazı mikroplar insanda hastalık yapabilmektedir. Enfeksiyon yapan bu hastalıklara bulaşıcı hastalıklar da denmektedir. Bu hastalıkları yapan ajanlara da patojen organizmalar denmektedir. Tıbbın son yüzyılda ilerlemesi, hijyen şartlarının gelişmesi ile insan hayatını tehdit eden bu hastalıkların sayısını azaltmıştır.

Eski çağlarda padişah olmak bile enfeksiyon hastalıklarından korunmaya yeterli olmadığını, Yavuz Sultan Selim’in şir-i pençe, yani aslan pençesi hastalığı nedeniyle vefat etmesinden anlamak gerekir. Bu hastalık bakteriler (özellikle stafilokoklar) tarafından oluşan sivilcenin ilerlemiş bir türü olan karbonküldür. Günümüzde tedavi antibiotikler ve lokal uygulamalarla olmaktadır.

merdum-u dideme bilmem ne füsun etti felek
giryemi kıldı füzun eşkimi hun etti felek
şirler pençe-i kahrımda olurken lerzan
beni bir gözleri ahuya zebun etti felek

Yine bir bakteriyel enfeksiyon olan veba (etken patojen yersinia pestis), Avrupa’da 75-200 milyon kişinin ölmesine neden olmuştur. Günümüzde enfeksiyon hastalıkları en fazla gelişmemiş bölgelerde ölümlere neden olmaktadır: ilk neden HIV/AIDS, ikinci neden alt solunum yolları enfeksiyonudur.

İnsan Mikrobiotası

Mikroplar dünyayının her yerinde olduğu gibi vücudumuzun çeşitli bölgelerinde bizle birlikte yaşamaktadır. İnsan vücudunda 500-1000 farklı tür mikro-oranizmanın yaşadığı tahmin edilmektedir.Bu çeşitliliğe mikrobiota denilirken, bu mikropların içerdiği genetik bilginin tamamı aynı insanın genetik bilgisinden 100 kat daha fazladır. Mikropların içerdiği genetik bilgiye de mikrobiom denilmektedir.

Homo sapiens’de yani insanda bulunan hücrelerin %90’sının insan kaynaklı olmadığı, mikrop olduğu düşünülmektedir.

İnsan ve içerdiği mikropla ilişkisi gıdalardan ve çeşitli diğer faktörlerden etkilenmektedir, sürekli aynı şekilde kalmamaktadır. Bu ilişkide olan değişiklikler insan sağlığını da etkileyebilmektedir. Örneğin midede gastrit yapan helicobacter pylori, şah damarını daraltan plaktada bulunabilmektedir.

Daha önce içinde mikrop olmadığını düşündüğümüz örneğin eklemlerde bile gizlenmiş (hidrotermal vent bakteri) mikroorganizmalar gelişen teknoloji ile tesbit edilebilir hale gelmiştir.

Bu yaşayan organizmalar, aynı zamanda çeşitli molekülleri işleyip ortama çeşitli ürünler sürmektedir. İnsan ve mikropların metabolizmasına insan metabolumu denilmektedir.

Bütün bunlardan anlaşılabileceği gibi bedenimizin ancak küçük bir kısmına hükmediyor olmamız, sadece doğa ile değil birlikte yaşadığımızı mikroorganizmalarla da uyumlu yaşamamız gereğini bizlere göstermektedir.

Mikroplarımız ve Sağlığımız

Sayıca ve bilgice bizden fazla olan mikroplarımız sadece enfeksiyon hastalığına neden olmamaktadır, iltihaplı eklem romatizması, iltihaplı barsak hastalıkları gibi bazı hastalıkları tetikleyebildiği gibi, mikropların gıdalardan ürettiği bazı maddelerin damar sertliğine neden olduğu yönünde araştırmalar mevcuttur.

Barsaklarımızda bulunan bu çeşitli mikropların çeşitliliğindeki değişiklikler, yani örneğin belirli mikropların nüfusunun azalması, belirli türlerin daha baskın olması da hastalıklara zemin oluşturmaktadır.

Görüldüğü gibi gayet karışık ve bir birinin içine girmiş bir yapının içinde belirli bir dengede yaşamaktayız, bu dengeyi bozmamak gerekiyor. Bunu da yapabilmek için konuyu derinlemesine bilmeye ihtiyacımız bulunmaktadır.

Probiotikler

Probiotiğin kelime anlamı “hayat için” olsa da, genel anlamda kullanımı insan için yararlı miroorganizmalar için kullanılmaktadır. Probiotiklerin tıbbi kullanımlarının arasında antibiotik ilişkili ishal başı geçmektedir. Yine başka bir kullanımı da, antibiotik ilişkili vajinal mantar enfeksiyonlarıdır.

Antibiotikler, patojen, yani hastalık yapan mikropları öldürdüğü gibi, bizlere faydalı mikropları da öldürmektedir. Bu yararlı mikroplar, bazı hastalık yapma potansiyeli olan mikropların aşırı çoğalmasına engel olmaktadır.

Probiotikler son dönemlerde popüler olsa da günlük hayatımızın da vazgeçilmez öğelerinden birileridir: yoğurt, peynir, kefir sütün probiotiklerle fermente edilmiş halleridir.

Son Söz

 

  1. Vücudumuzdaki hücrelerin %90’ını mikroplar oluşturmaktadır.
  2. Mikroplarla sürekli, değişken bir ilişki içindeyiz, ama dengenin bozulmaması gereklidir.
  3. Antibiotik kullanımı faydalı mikropları da öldürebileceğinden, sadece gerektiği zaman kullanmak şarttır.
  4. Probiotikler özellikle antibiotik ilişkili durumlarda faydalıdır. 

Mikroplar, Probiotikler ve Günlük Yaşamımız için yorumlar kapalı

Filed under Genel, Kanser, Kolesterol

Çamlık Hastanesinde (Bakırköy) Hastalarımı Kabul Etmekteyim

Çamlık Hastanesinde (Bakırköy) Hastalarımı Kabul Etmekteyim için yorumlar kapalı

Filed under Genel

Süt Ürünleri ve Tip 2 Diyabet

Tip 2 diyabet (şeker) hastalığının sıklığı obezite ile doğru orantılı olarak artıyor. Obezitenin de en önemli sebebi günlük tükettiğimiz yiyeceklerden aldığımız kalori ve sedanter, yani hareketsiz hayatımız. 100 yıl önceki bir insanın hayatıyla, modern insanın hayatı arasındaki fark çok belirgin. Kalorisi yüksek yiyeceklerin endüstriyel üretimi ile aç insan sayısı azalırken, sağlıklı gıdalarla beslenen insanların sayısı gittikçe azalıyor. Modern çağın gereği olarak artık alışverişimizi bile internet üzerinden yapıp, hareketlerimizi minimize edebiliyoruz. Şahsi araçlarımızın artışı, dışarıda yürümemize engel oluyor. Ayda bir yapılan halı saha maçları ise, bilinçaltımızın bu durumu çevirmesiyle sanki sürekli yoğun egzersiz yapıyormuşuz algısını bize yaratıyor. Belki bir yüzyıl geçtikten sonra “Matrix” filmindeki gibi bir hayatımız olacak- kablolarla sanal hayata bağlanacağımız, borularla besleneceğimiz steril bir hayat.

Süt Ürünleri Şeker Hastalığını Önlüyor Mu?

Çin’de yapılan ve 2901 kişinin katıldığı bir çalışmaya göre (1), süt ürünleri tüketimi arttıkça şeker (tip 2 ) hastalığı riskinin azaldığını gözlemledik. Bu çalışmada kişilere yemek anketi yapılmıştı ve başlangıçta bu gruptaki insaların sadece %57’sinin hergün süt ürünlerini tükettiği gözlenmişti. Başlangıçta daha fazla süt ürünleri tüketenler daha genç, kadın, sigara içmeyenlerden, kuzey bölgelerde, şehirde ve 10 yıldan fazla eğitimi olanlardan oluşmaktaydı.

6 yıl sonra bu kişilerin tetkikleri ve muayeneleri tekrar edildiğinde %24’ünde tip 2 şeker hastalığının geliştiği gözlenmiştir. Hiç süt ürünü tüketmeyenlerle mukayese edildiğinde, yarım porsiyondan az tüketenlerde şeker gelişme riski %27 azalmaktadır. Günde 1 porsiyondan fazla tüketenlerde bu risk %33 azalmaktadır.

Fransa’da yapılan ve 5212 kişinin katıldığı başka bir çalışmada (2) ise peynir dışı süt ürünleri tüketenlerde 9 yıl sonra tip 2 şeker hastalığı gelişme riskinin %18 azaldığı gözlenmiştir. Ancak bu iyilik hali vücut kitle indeksi, yani kişinin kilo fazlalığı gözönüne alındığında ne yazık ki kaybolmaktadır.

Vücut kitle indeksindeki değişime bakıldığında süt ürünleri tüketen Çin’lilerde hafif gerileme varken, Fransız’larda ortalamada artış gözlenmiştir, fakat bu artışın hızını süt ürünleri azaltmakta olduğu gözlenmiştir.

Süt Ürünlerinin Kalorisi Nedir?

100ml Sütte

Kalori                                     66.9kcal

Karbohidrat                           4.7g

Protein                                   3.3g

Yağ                                         3.9g

Lif                                           0.0g 

100g Çedar Peynirde

Kalori:                                   403 kcal

Yağdan gelen kalori:           291 kcal

Toplam Yağ                           33 g

Doymuş Yağ:                         21 g

Kolesterol:                            105 mg

Sodyum:                                621 mg

Şeker:                                    1 g

Protein:                                  25 g

Tabloda görüldüğü gibi 100mL sütteki kalori ile peynirdeki kalori karşılaştırıldığında, peynirdeki kalori miktarı arasında ciddi bir fark oluşmaktadı, ayrıca günlük tuz miktarının ise %27’sini 100gram peynirden alınmaktadır. Özellikle yüksek tansiyonu olan hastaların peyniri tüketirken, tuzunu azaltmaları uygundur. Ayrıca ülkemizde peynir miktar olarak çok tüketilmektedir, kahvaltıların vazgeçilmesi olması dışında, benim hastalarım arasında her gün bir kalıp peynir yediğini beyan edenler de vardır. Bir kalıp kaşar peynirin yaklaşık 300g olduğu düşünüldüğünde alınan kalori miktarı 1200 kcal, alınan sodyum miktarı 1863 mg’dır. Alınan kalori normal bir insanın 24 saatlik kalori ihtiyacının yarısını, tuz miktarının %70’ini karşılamaktadır. Neyse ki, Türk mutfağında en sık tüketilen beyaz peynirin 100 gramında 250 kcal kadar enerji olması kalori açısından nispeten bir avantaj sağlamaktadır.

Sözün özü, peynir tüketirken kalorisinin yüksek, tuz oranın fazla olduğunu dikkate almak gerekmektedir, yani miktar olarak kararında tüketmekte fayda vardır.

Kalori açısından düşünüldüğünde, 100gram peynir, 500mL süte denk gelmektedir, ancak yarım litre sütün yağı daha az olacaktır.

Ülkemizde Süt Ürünleri Tüketimi Ne Kadardır?

Ulusal Süt Konseyinin verilerine (4) göre kişibaşı tahmini süt ürünleri tüketimleri aşağıdaki gibidir:

  • Süt tüketimi 33 kg
  • Yoğurt tüketimi 28 kg
  • Peynir tüketimi 14,7 kg

Ancak erişkinlerde benim yaptığım resmi olmayan bir ankete göre süt ürünlerinden en fazla yoğurt, onunla başabaş tercihde peynir gelmektedir.

Süt ise, nadiren tercih edilmektedir. Kilo fazlalığı olan hastalarımda en sık gördüğüm ve hastalar tarafından en sık gözardı edilen kalori kaçağı peynir olmaktadır, peynir yerine kalorisi düşük süt daha çok tercih edilmelidir.

Süt Kanser Riskini Arttırır Mı?

Süt üretiminde bazı ülkelerde süt üretimini arttırmak amacıyla hayvanlara Büyüme Hormonu (BH) (rekombinant büyükbaş-bovin büyüme hormonu, veya somatomedin-c) enjeksiyonu yapılmaktadır. Büyüme Hormonu yapılan ineklerde süt üretimi %16 artarken, mastit (meme enfeksiyonu) riski de %25 artmaktadır. Enfeksiyonu tedavi etmek için kullanılan antibiotikler süte geçebilmektedir.

IGF-1’in fazla salgılandığı hastalıklarda, kanser olasılığının arttığı bilinmektedir. Kalın barsak kanseri riskinin bu hastalarda 2 ile 7 kat arttığı bilinmektedir. Bunun dışında prostat kanseri, meme kanseri gibi neoplazi riskini de artmaktadır.

Hayvanlara yapılan büyüme hormonunun,  bu ineklerin sütünde büyüme hormonu ve insülin benzeri büyüme hormonunun (insulin like growth hormon IGF-1) az da olsa arttırdığı tesbit edilmiştir. Büyükbaş için Büyüme Hormonu, insan üzerine etki etmemekle birlikte, İnsülin Benzeri Büyüme Hormonu (IGF-1) insanda da, hayvanda da benzer etkiler oluşturmaktadır. IGF-1, insüline benzemekte olup, şeker ve yağ metabolizmasına benzer etkileri vardır. Aynı zamanda bu hormon, insülinden çok kuvvetli hücreleri bölünmeye yönlendirici ve hücrelerin programlı ölümünü engelleyici özellikleri vardır. Bu özellikleriyle, kanser riskini, şeker hastalığı riskini arttırdığı ve sağlıklı yaşlanmaya etki ettiği düşünülmektedir.

IGF-1 pastörizasyondan etkilenmemekle birlikte sindirilirken yıkıldığı düşünülmektedir. Ancak bu konuda bilgilerimiz de net değildir. A.B.D. gibi bazı ülkelerde BH kullanımı serbesttir, ancak organik süt ürünlerinde BH kullanılmamaktadır.

Ne var ki, ABD’de yapılan ve 93.676 kadının katıldığı Kadın Sağlığı Girişimi çalışmasında (3) günde tüketilen süt miktarında 3 porsiyon artış serbest IGF-1 düzeyini %18 arttırmaktadır. Fakat bu artışın ne ile sonuçlandığı bu çalışmada belirtilmemiştir.

Süt ürünlerinin kanser riskini arttırdığı yönünde bir bulgu yoktur, ancak kilo fazlalığı olanlarda hem insülin, hem de serbest IGF-1 artışı olduğu için süt tüketimlerindeki belirgin artıştan çekinmeleri doğru olacaktır.

Organik Süt Tüketimi Uygun Mudur?

Organik olan süt ile endüstriyel üretilen diğer süt arasında tad, besin değerleri arasında belirgin fark bulunmamaktadır. Ancak organik, diğer isimleriyle eko, biyo sütlerde bazı özellikler vardır. Bu özellikler işletme maliyetlerini arttırmaktadır (örneğin Büyüme Hormonu yapılmayan ineklerde süt üretiminin daha az olması gibi).

Organik süt ürünlerinde tarım ilacı kalıntıları bulunmamaktadır. Bu ürünlerin üretiminde Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO) kullanılmamaktadır. Bu hayvanlara Büyüme Hormonu vb ilaçlar uygulanmamaktadır. Hayvanların refahı korunmaktadır.

Dolayısıyla organik süt ürünleri en azından hayvanların ve diğer canlıların genetiğinin değiştirilmemesinden dolayı tercih edilebilir. GDO’lu gıda tüketiminin uzun vadeli insan sağlığına etkisinin ne olacağı bilinmemektedir.

 

Son Söz

  1. Bilinçli tüketici olun, ne yiyorsanız içeriğine bakın
  2. Herşeyin azı kâr, çoğu zarar felsefesini hayatınızda uygulayın
  3. Dengeli beslenin, süt de için, peynir de yiyin, ancak 2 numaradaki felsefeyi unutmayın
  4. Süt ve süt ürünler şeker hastalığından korumaktadır
  5. Kilo fazlalığı olanların peynirin kalorisinin yüksek olduğunu göz önünde tutmalıdır
  6. Tansiyonu yüksek olanların peynirin tuzunu azaltması gereklidir
  7. Hormonlu gıdalardan uzak durun

 

 

  1. Geng Zong, et al.“Dairy Consumption, Type 2 Diabetes, and Changes in Cardiometabolic Traits: A Prospective Cohort Study of Middle-Aged and Older Chinese in Beijing and Shanghai”. Diabetes Care January 2014 vol. 37 no. 1 56-63
  2. Fumeron F, et al.” Dairy consumption and the incidence of hyperglycemia and the metabolic syndrome: results from a french prospective study, Data from the Epidemiological Study on the Insulin Resistance Syndrome (DESIR)”. Diabetes Care. 2011 Apr;34(4):813-7. doi: 10.2337/dc10-1772.
  3. Beasley JM, et al. “Associations of serum insulin-like growth factor-I and insulin-like growth factor-binding protein 3 levels with biomarker-calibrated protein, dairy product and milk intake in the Women’s Health Initiative”. Br J Nutr. 2013 Oct 7:1-7. [Epub ahead of print]
  4. http://www.ulusalsutkonseyi.org.tr/kaynaklar/arastirma_dosyalar/2013_06_13_488503.pdf Erişim tarihi: 07/02/2014

Süt Ürünleri ve Tip 2 Diyabet için yorumlar kapalı

Filed under Akciğer Hastalıkları