“Depresyona kim kendi isteğiyle girer ki?” dediğinizi duyar gibi oluyorum. Tabi ki kimse depresif olmak istemez. Bizi depresyona sokan en önemli nedenlerin başında sıkıntı (anksiete) gelmektedir. Hayat şartları zorlaştıkça, sıkıntı ve neden olduğu depresyon da artacakmış gibi görünüyor. Mamafih, bugünkü konumuz da olduğu gibi depresyon yaşam kalitesini azaltmıyor- var olan hastalığı da kötüleştiriyor. Açıkçası herhangi bir şikayet nedeniyle bana başvuran hastalarımda anksiete ve depresif durumu sık hissediyorum; hele kilo fazlası olan hastalarımda bu durum had safhaya çıkmakta ve duygusal yeme ile depresyon bastırılmaya çalışıldığını gözlüyorum. Benim hastalarıma depresyonla mücadele etmeleri için önerim, profesyonel destek almaları ve bunun yanında egzersiz yapmaları olmaktadır (egzersiz beyinde beta endorfinleri arttırmaktadır).
Gelelim çalışmamıza; bu çalışma diyaliz ihtiyacı olmayan kronik böbrek yetersizliği hastalarında depresif bozuklukların hastalığa nasıl etki ettiği araştırılmıştır.
Diyalize girmeyen 267 kronik böbrek yetersizliği hastası 2005-2006 tarihleri arasında çalışmaya alınmıştır. Diyalize başlama, hastaneye yatış ve ölüm riski ağır depresyonu olanlarda daha sık bulunmuştur.
Depresyon hayat kalitesini bozduğu gibi var olan hastalığı da daha ağırlaştırmaktadır.
S. Susan Hedayati, Abu T. Minhajuddin, Masoud Afshar, Robert D. Toto, Madhukar H. Trivedi, A. John Rush. “Association Between Major Depressive Episodes in Patients With Chronic Kidney Disease and Initiation of Dialysis, Hospitalization, or Death” JAMA. 2010;303(19):1946-1953.