Category Archives: Hipertansiyon

Kalbe Giden Yol ve Şeker

Daha önce de bahsetmiştik, şekerle tatlandırılan içecekler, ekstra kalori vermesi dışında ayrıca tansiyonu da hafif bir şekilde yükseltiyor diye. Bugün bahsedeceğim çalışma 1999-2004 tarihleri arasında yapılmıştır. Okumaya devam et

Kalbe Giden Yol ve Şeker için yorumlar kapalı

Filed under Genel, Hipertansiyon, Kolesterol, Şeker Hastalığı (Diyabet)

Berberler ve Yüksek Tansiyon

Kontrolsüz hipertansiyon, Amerik Birleşik Devletlerinde yaşayan siyahlardaki en önemli sakatlık ve ölüm nedenidir. Siyah erkek hastaların %70’inde tansiyon değerleri, hedeflenen değerlerin üzerinde yer almaktadır.  Siyah erkek hastalar daha az doktorlarına gitmekte, dolayısıyla daha az tanı konulamakta ve daha azı tedavi edilmektedir. Okumaya devam et

Berberler ve Yüksek Tansiyon için yorumlar kapalı

Filed under Hipertansiyon

Çam Ağacı Kabuğu Ekstresinin Kalp-Damar Hastalıkları Risk Faktörleri Üzerine Etkisi

Çam ağacı kabuğu içinde antioksidan özelliği bulunanan oligomerik proanthosiyanidin kompleksleri içermektedir. Bu ekstre diyete ek olarak bireyler tarafından kullanılmaktadır. Bu ekstre ile yapılan çalışmalarda, metodolojik bazı kısıtlamaların olduğu bilinmektedir. Okumaya devam et

Çam Ağacı Kabuğu Ekstresinin Kalp-Damar Hastalıkları Risk Faktörleri Üzerine Etkisi için yorumlar kapalı

Filed under Genel, Hipertansiyon

Bel Çevresi

Bel çevresinin geniş olması, vücut kitle indeksinden 

bağımsız olarak aşağıdaki durumlarla ilişkilidir:

1. Artmış dolaşan iltihap markerları

2. İnsülin direnci Okumaya devam et

Bel Çevresi için yorumlar kapalı

Filed under Hipertansiyon, Şeker Hastalığı (Diyabet)

Kırmızı veya İşlenmiş Et

Et tüketimi ile koroner arter hastalığı, inme ve diyabet arasında tutarlı olmayan bir ilişki mevcuttur. Kırmızı etle, işlenmiş et arasında da bu etkiler arasında fark olabilir. Okumaya devam et

Kırmızı veya İşlenmiş Et için yorumlar kapalı

Filed under Hipertansiyon, Kolesterol, Şeker Hastalığı (Diyabet)

Sağlıklı Olmanın Dört Şartı

Askerliğimi Sarıkamış’da yaptım, birliğin girişinde kocaman harflerle yazan bir yazı beni çok etkilemişti: “MAZERET YOK”. Gelelim sağlığın şartlarına:

1. Asla sigara içmemek
2. Haftada 3.5 saatten fazla egzersiz yapmak
3. Meyve ve sebze ağırlıklı beslenmek
4. Vücut kitle indeksi (hesaplamak için linke tıklayın http://bit.ly/cVPVjK ) 30’un altında olması, yani obez olmamak

Asgari ücretin azlığı konusunda herhangi bir soru işareti yok, ancak asgari ücretle çalışan bir insanın günde 1 paket sigara içip, buna maaşının %10-20’sini ayırması mantıklı değil. Sadece sigaraya yatırılan para değil, bir de sigaranın yaptığı yatırımların (akciğer hastalıkları, kanser, çocukların pasif içicilik nedeniyle sık solunum yolu enfeksiyonu geçirmesi) zararlarını koyun. Muazzam ve bir o kadar mantıksız bir maliyet ortaya çıkmakta.

Haftada 3.5 saatten az egzersiz ise yürümekten geçiyor; bildiğim kadarıyla kaldırımlar ücretli değil. Bu siteyi takip edenlerin çoğunun müzik de çalan cep telefonları vardır, bir kulaklık takıp yürümenin kimseye zararı olmaz.

Meyve ve sebze, ülkemizde nispeten yurtdışına göre ucuz, çoğumuz da meyve ve sebze ağırlıklı besleniyoruz. Ancak, kalorisi yüksek gıdalardan uzak durmak, kalori alımını kısıtlamak ile hem kilo verilmesine katkı, hem de alışveriş bütçesi kısılmış olmaz mı?

Bu şartlar zor mu, kolay mı siz karar verin? Çağ değişti, eskiden bu bilgilere ulaşmak zordu, ancak şimdi öyle değil. Bu site vasıtası ile en yeni, en güvenilir bilgiye, uzmanından ulaşabiliyorsunuz. Değişime ayak uydurmanın zamanı gelmedi m

Sağlıklı Olmanın Dört Şartı için yorumlar kapalı

Filed under Akciğer Hastalıkları, Depresyon, Akıl ve Ruh, Hipertansiyon, Kanser, Kolesterol, Vitamin ve Mineraller, Şeker Hastalığı (Diyabet)

Endişenin Zararları

Daha önce de endişe bozukluğu ve kalp arasındaki ilişkiden bahsetmiştik http://bit.ly/b1EOaQ Bildiğiniz gibi bilimsel çalışmaların temeli, tekrarlanabilir olmasından geçr. Bugün sizlerle paylaşacağım konu yine endişe bozukluğu ve koroner arter hastalığı ile ilişkili. Hayatımızda endişeye mahal verecek çeşitli nedenlerin olduğunu düşündüğümüzde hepimizin endişenin yaralı etkileri Okumaya devam et

Endişenin Zararları için yorumlar kapalı

Filed under Hipertansiyon

Şekerli İçeceği Azalt, Tansiyonun Düşsün

Şekerle tatlandırılmış içecekler (ŞTİ) kullanımı arttıkça obezite, metabolik sendrom ve tip 2 diyabet hastalığı riski de artmakta olduğunu biliyoruz. Ancak bu ŞTİ’lerin tansiyona etkisi bilinmemektedir.

Okumaya devam et

Şekerli İçeceği Azalt, Tansiyonun Düşsün için yorumlar kapalı

Filed under Hipertansiyon, Şeker Hastalığı (Diyabet)

Tansiyon İlaçları ve Kanser

Tansiyon İlaçları ve Kanser

Geçen hafta bir hastam, “ARB  grubu tansiyon ilaçları kanser yapıyormuş, doğru mu?” diye bir soru yöneltti.  Konu beni ilgilendiriyorsa biliyorsunuz ki, hemen en doğru ve en güvenilir şekilde cevap veriyorum. Soruya neden olan yazı 7 gün önce (14 Haziran 2010’da) Lancet Oncology’de Dr.İlke Sipahi tarafından yayınlandı.

Önce ARB Nedir?

ARB, anjiyotensin reseptör blokerlerinin kısaltmasıdır ve tansiyon düşürmekte kullandığımız, etkin ve güvenilir ilaçlardır. İlk çıkan ARB losartan 1995 yılında kullanıma sunulmuştur. Bu gruptaki diğer ilaçlar valsartan, irbesartan, telmisartan, olmesartan ve eprosartandır. Bu ilaçların tümü ülkemizde bulunmakta ve kullanılmaktadır.

Okumaya devam et

Tansiyon İlaçları ve Kanser için yorumlar kapalı

Filed under Hipertansiyon, Kanser

Hipertansiyon

Kalbimiz kanı atardamarlar içinden pompalamakta ve bu da atardamarların duvarlarında basınç yaratmaktadır. Zaman içinde kan basıncı yüksek kalırsa hipertansiyon oluşur.Ben hastalarımda tansiyon yüksekliğini ciddiye alıyorum ve kendilerinin de ciddiye almalarını sağlıyorum. Çünkü, artmış basınç dolaşım sistemini zorlayarak, inme, kalp krizi, böbrek yetersizliği ve körlük gibi ciddi problemlere neden olabilir.

HİPERTANSİYONUN TESBİTİ

   

Hipertansiyon genellikle ciddi fiziksel zarar yoksa belirti vermez. Bu nedenle hipertansiyona “sessiz katil” denilir. Yüksek kan basıncının zararı başlamadan önce tesbiti önemlidir.

Tansiyon ölçümü sfingomanometre de denilen tansiyon ölçüm cihazları ile yapılır. Atardamarlardaki atımları dinlemek için stetoskop kullanılır. Kan basıncını kaydetmek için milimetre cıva cinsinden 2 sayı kullanılır, örneğin 120/80 mm Hg.

  • İlk sayı sistolik basınçtır ve kalp kasıldığında atardamardaki maksimum basıncı gösterir.
  • İkinci sayı diastolik basınçtır ve kalbin kasılmalarının arasındaki en düşük basıncı gösterir.
  • Eğer sistolik basınç 140 veya üstü, veya diastolik basınç 90 veya üstü ise hipertansiyon vardır. Normal kan basıncı sistolikde 120’nin altı ve diastolikte 80’nin altıdır. 120/80 ile 140/90 arasındaki kan basıncına pre-hipertansiyon (hipertansiyon başlangıcı) denilmektedir.
  • 45-64 yaşı arasındaki insanların %90’ın geri kalan hayatlarında yüksek tansiyon gelişecektir.
  • 20 yaş ve üzeri bireylerib %25’inde pre-hipertansiyon , %33’ünde hipertansiyon vardır
  • 5 bireyden birinde yüksek tansiyon olduğunu bilmemektedir

 

HİPERTANSİYONDAN KORUNMA VE TEDAVİSİ

 

Doktorunuza düzenli olarak muayene olun ve tansiyonunuzu ölçtürün. Hipertansiyon her zaan önlenemezse de aşağıdaki adımlar tansiyonunuzu düşürmenizde yardımcı olabilir.

  • Sigarayı bırakın.
  • Fazla kilolarınızdan kurtulun ve sağlıklı az tuzlu, az yağlı diyet uygulayın.
  • Fiziksel olarak aktif kalın ve doktorunuzun gözetiminde egzersiz planı geliştirin.
  • Alkol alımı kadınlar için günde 1 içki, erkeklerde günde 2 içkiyi aşmamalıdır.
  • Eğer hipertansiyon geliştiyse ilaçlar her gün alınmalıdır. Doktorunuz size uygun tedaviyi önerecektir.

Hipertansiyon için yorumlar kapalı

Filed under Hipertansiyon

Metabolik Sendrom

Gelişmiş ülkelerdeki erişkinlerde en önemli ölüm nedeni kardiyovasküler (kalp ve damar) hastalık olduğu için, çoğu tıbbi çalışmalar kalp hastalığının ve felçin önlenmesini hedef almışlardır. Sağlıksız vücut ölçümü ve anormal kan tahlillerinin bileşimi olan metabolik sendrom, kardiyovasküler hastalık geliştirme şansı yüksek olan bireylerin tanınmasını sağlar. Agresif yaşam şekli değişiklikleri ve bazen de ilaç kullanımı ile bireyin kalp hastalığı ve felç geçirme şansı azaltılmaktadır. Metabolik sendrom, sendrom X veya insülin direnci sendromu olarak da adlandırılmaktadır.

  • Bel ölçüsünün erkeklerde 102 cm’nin, kadınlarda 88 cm ‘nin üzerinde olması
  • Yüksek tansiyon
  • Şeker yüksekliği (açlık kan şekerinin 100mg/dL yüksek olması)
  • Artmış trigliserid seviyesi
  • Azalmış HDL (iyi) kolesterol seviyesi Yukardaki ölçümlerden en azından 3 tanesi bir bireyde varsa, o bireyin metabolik sendromu olduğu söylenebilir ve bu hasta tip 2 diyabet, koroner arter hastalığı, kalp krizi veya felç geçirme için risk altındadır.
  • Yaşam tarzı değişiklikleri, kilo verilmesini, düzenli egzersiz, sigaranın bırakılmasını ve diyetteki yağın azaltılmasını içerir. Sadece %10’luk bir kilo kaybı bile kan basıncını ve insülin direncinin iyileştirir. Bazı bireyler sadece yaşam tarzı değişikliği ile yüksek tansiyon ve şeker yüksekliğinden kurtulabilirler. Çoğu bireyde yaşam tarzı değişikliğine ek olarak ilaç tedavisi eklenmektedir Düzenli egzersiz yapın.
  • Çocuklarınınz düzenli fiziksel aktivitede bulunmasını sağlayın ve sağlıklı yemekler yemelerini sağlıyın.
  • Meyve ve sebzede zengin sağlıklı ve dengeli beslenin.
  • Sigara içmeyin.
  • Düzenli check-up yaptırın ve yüksek kan basıncı için erken tedaviye başlayın.

Metabolik Sendrom için yorumlar kapalı

Filed under Hipertansiyon, Kanser, Kolesterol, Mide, Şeker Hastalığı (Diyabet)

Tuz

Sodyum (tuzun içeriğindeki madde) tüketimi tansiyonu arttırmakta ve tansiyon yüksekliği de kalp krizi ve inme riskini arttırmaktadır. Günlük önerilen sodyum tüketimi 2300mg olarak belirlenmesine rağmen Birleşik Devletlerde insanlar günlük 3900mg sodyum tüketmektedirler. İngiltere’de hükümet ve üreticiler, işlenmiş yiyeceklerdeki sodyumu azaltmak için işbirliği yapmaya başlamışlardır.

Ben tansiyon yüksekliği nedeniyle tedavi ettiğim hastalarımda:
• Sigarayı bırakmalarını.
• Fazla kilolarınızdan kurtulmalarını ve sağlıklı az tuzlu, az yağlı diyet uygulamalarını.
• Fiziksel olarak aktif kalmalarını ve egzersiz planı yapmalarını.
• Ayrıca ekmek tüketimini en aza indirmelerini öneriyorum

Bu çalışma, sodyuma vergi konulması da dahil çeşitli azaltıcı önlemler alınması durumunda sağlık ve sağlık harcamalarının nasıl değişeceğini hesap etmektedir.

Nüfusun Ortalama Sodyum Alımını %9.5 Oranında Azaltması Durumunda Birleşik Devletlerde:
40-85 yaşları arasındaki erişkinlerde 513.885 inme ve 480.358 kalp krizi engellenecektir.

Ülkemizde sodyum tüketimi

Ülkemizde ortalama bir insan 400gram ekmek tüketmekte ve bu tüketimden yaklaşık 2050mg** sodyum, 1000-1500 kalori almaktadır. Ayrıca ülkemizde yaşayan bireylerde ortalama sodyum tüketiminin de 7200mg ** civarında olduğu bildirilmiştir. Bu rakamlar, ülkemizdeki durumun ciddiyetini göstermektedir.

Ekmeği hayatımızdan çıkarmak bile sağlımızı iyi yönde etkileyecektir.

*Crystal M. Smith-Spangler, MD; Jessie L. Juusola, MS; Eva A. Enns, MS; Douglas K. Owens, MD, MS; and Alan M. Garber, MD, PhD”Population Strategies to Decrease Sodium Intake and the Burden of Cardiovascular Disease A Cost-Effectiveness Analysis”. Annals of Internal Medicine vol. 152 no. 8 481-487
**http://www.tkd.org.tr/pages.asp?pg=407
***http://www.turkhipertansiyon.org/pdf/salt_160608.ppt#256,1,SALTurk Çalış

Tuz için yorumlar kapalı

Filed under Hipertansiyon

Kolesterol Düşürücü İlaçlar Tansiyonu da Düşürür Mü?

Kolesterol düşürücü ilaçlar günümüzde oldukça sık kullanılan ve etkin ilaçlardır. Ancak, sınırları iyi çizmek ve ihtiyacı olan hastalara bu grup ilaçları tatbik etmek gerekmektedir. Ben hastalarımda gerektiği zaman kolesterol düşürücü ilaçları öneriyorum, ancak bu öneriyi yaparken de, en önemli noktanın diyet ve egzersiz olduğunu hatırlatıyorum. Diyet ve egzersiz yapılmazsa, sadece rakamlar düzeltilir, kişi tedavi edilmemiş olur. Benim hastalarıma önerim, diyet ve egzersiz yapmaları; ihtiyaç olursa da diyet ve egzersizi bırakmadan ilaç tedavilerine başlamaları yönündedir. Başarıya giden yol budur.

Gelelim Çalışmamıza

Statin grubu kolesterol düşürücü ilaçların, kolesterolü düşürdüğü gibi tansiyonu da düşürdüğü düşünülmektedir. Bu çalışma, böyle bir ilişkinin varlığını test etmek için düzenlenmiştir Çift kör ve randomize yapılan bu çalışmaya 508 orta derecede hipertansiyonu olan ve kolesterol yüksekliği olan 45-70 yaş arasında hastalar katılmıştır.

Hastalara hidroklorotiazid (25mg/gün) veya fosinopril (20mg/gün) tansişyon ilacının yanına pravastatin etken maddeli kolesterol düşürücü ilaç verilmiştir ve hastalar 6 yıl izlenmişlerdir.

Pravastatin kullananlarda kolesterol seviyeleri belirgin olarak düştüğü ancak tansiyon değerlerini düşürmediği gözlenmiştir. Kolesterol düşürücü pravastatin tansiyonu düşürmemektedir.

Giuseppe Mancia, Gianfranco Parati, Miriam Revera, Grzegorz Bilo, Andrea Giuliano, Fabrizio Veglia, Gaetano Crepaldi, Alberto Zanchetti “Statins, antihypertensive treatment, and blood pressure control in clinic and over 24 hours: evidence from PHYLLIS randomised double blind trial”

Kolesterol Düşürücü İlaçlar Tansiyonu da Düşürür Mü? için yorumlar kapalı

Filed under Hipertansiyon, Kolesterol

Güneşi Balçıkla Sıvamak – Liposuction ve Koroner Risk

Bu sabah sizlere 2004 yılında New England Journal of Medicine’da yayınlanan çok önemli bir çalışmadan bahsetmek istiyorum*.
Konunun özü, kısa yoldan vücudumuzdaki yağları atarsak, koroner arter (kalbi besleyen damarlar) hastalığı riski de azaltacağımız düşünebilinir. Ne yazık ki, bu önermenin bilimsel karşılığının olmadığı bu çalışmada gösterilmiştir.

Bildiğiniz gibi, bir insanda insülin direncinin varlığının en iyi göstergesi bel çevresinin fazla olmasıdır. İnsülin direnci ise, daha önceki yazılarda belirtildiği üzere insülin fazlalığına neden olmaktadır. İnsülin, hücresel büyüme ve bölünmeyi teşvik ettiği için kanser olasılığını arttırmakta, insülin direnci de hem insülin fazlalığıyla, hem de süregelen sistemik iltihabi durum yaratmasıyla damarların intima media (damarların orta katmanı) tabakasında kalınlaşmaya, yani damarlarda daralmaya neden olmaktadır**. Yağ dokusu, interlökin-6, tümör nekroz faktörü ve adiponektin gibi çeşitli protein salgılayan bir endokrin organdır. İnterlökin-6 ve tümör nekroz faktörü insülin direnci ve ateroskleroza (damarlarda daralma) neden olabilmektedir.

Bel çevresinin, kilo verilmesi ve egzersizle azaltılması ile insülin direncinin gerilediği bilinmektedir.

Bu çalışmada, liposuction yöntemi ile büyük miktarda karından yağ alınmıştır (4 litrenin üzerinde). Çalışmaya alınan kadınların vücutlarında aşağıdaki değişiklikler olmuştur:

• Vücut Kitle İndeksinde Azalma: 2.3-3.9
• Ağırlıkta Azalma: 6.3-7.9kg
• Yağ Kütlesinde Azalma: 9.1-10.5kg

Ancak, karın çevresinin bu şekilde azaltılması ile dolaşımda bulunan iltihabın aracılarının seviyesinde ve insülin direncinde bir değişim gözlenmemiştir.

Sonuç olarak, obezitenin tedavisi liposuction olmamalıdır. Liposuction kozmetik olarak yararlı olabilir, ancak obezitenin ve obezitenin neden olduğu hastalıklardan korunmanın en önemli yolu kilo vermek ve egzersiz yapmaktır.

*Klein, Samuel, Fontana, Luigi, Young, V. Leroy, Coggan, Andrew R., Kilo, Charles, Patterson, Bruce W., Mohammed, B. Selma. “Absence of an Effect of Liposuction on Insulin Action and Risk Factors for Coronary Heart Disease”. N Engl J Med 2004 350: 2549-2557
**Marina Cardellini, Maria Adelaide Marini, Simona Frontoni, Marta Letizia Hribal, Francesco Andreozzi, Francesco Perticone, Massimo Federici, Davide Lauro, and Giorgio Sesti. “Carotid artery intima-media thickness is associated with insulin-mediated glucose disposal in nondiabetic normotensive offspring of type 2 diabetic patients”. Am J Physiol Endocrinol Metab, Jan 2007; 292: E347 – E352.

Güneşi Balçıkla Sıvamak – Liposuction ve Koroner Risk için yorumlar kapalı

Filed under Hipertansiyon, Şeker Hastalığı (Diyabet)

Çocukluk Çağı Obezitesi; Ne Ekersek Onu Biçeceğiz

Son 50 yılda artan yaşam beklentisi artık durulacak gibi görünüyor. Obezitenin tüm dünyada yaygınlaşması nedeniyle, obezitenin tetiklediği hastalıklar ve kayıplar artması beklenmektedir.

Bugünkü yazımız dün (11 Şubat 2010) New England Journal of Medicine’da yayınlanan bir çalışma*. Bu çalışmada araştırmacılar, Arizona’da (ABD) yaşıyan kızılderili ve diyabeti olmayan çocuklarda, obezite, glukoz intoleransı (gizli şeker), hipertansiyon ve kolesterol yüksekliği ile erken ölüm (55 yaşından önce ölüm) arasındaki ilişkiyi incelemişlerdir.

Bu çalışma, 5-19 yaşında diyabeti olmayan Pima Kızılderilerinde eğer obezite varsa ve şeker yükleme testinin ikinci saatindeki glukoz normal ama normal aralığın üst değerlerinde ise, bu çocukların diğerlerine göre gençlik ve orta yaşta ölüm riski 2 kat artmış olduğunu göstermektedir.

Bu çalışmadan çıkan en önemli sonuç, obezitenin kötü etkilerinin genç yaşlardan itibaren çıktığının gösterilmesidir. Dolayısıyla, çocuklarımızın gelecekteki sağlıklarını düşünüyorsak, kalorisi dengeli, fast-fooddan uzak, meyve ve sebze ağırlıklı bir diyet ve egzersiz yapmalarını sağlamamız gerekmektedir.

*Franks PW, Hanson RL, Knowler WC, Sievers ML, Bennett PH, Looker HC. Childhood obesity, other cardiovascular risk factors, and premature death. N Engl J Med 2010;362:485-493.

Çocukluk Çağı Obezitesi; Ne Ekersek Onu Biçeceğiz için yorumlar kapalı

Filed under Hipertansiyon, Şeker Hastalığı (Diyabet)

İnme ve Kan Basıncı Değişkenliği

Kalp damar sistemi hastalıkları arasında, en önemli tedavi edilebilir risk faktörü, tansiyon yüksekliğidir. Ancak, klinik olaylara neden olan mekanizma tam olarak anlaşılmamıştır.

Bu hafta The Lancet dergisinde yayınlanan iki önemli çalışma, bizlere hipertansiyon ve inme arasındaki bağlantı arasında önemli bilgiler vermektedir:

• Sistolik kan basıncının (büyük tansiyon) muayeneden muayeneye değişimi, inme riski için güçlü bir belirteçdir ve ortalama kan basıncından bağımsızdır.

• Muayeneden muayeneye tansiyondaki değişkenliğe en az neden olan, kalsiyum kanal blokerleri ve idrar söktürücüler gibi tansiyon ilaçları, inmeden en fazla koruyan ilaçlardır. Bu ilaçların koruyucu etkileri ortalama sistolik basınçtan farklıdır. İnmeden en az koruyan grup ilaçlar ise β blokerlerdir.

Sonuç olarak, tansiyondaki dalgalanmaları önemsemeli ve bu dalgalanmaları önlemeye çalışmalıyız.

Bo Carlberg, Lars Hjalmar Lindholm. Stroke and blood-pressure variation: new permutations on an old theme. Lancet 2010; 375: 867-868

Rothwell PM, Howard SC, Dolan E, et al. Prognostic signifi cance of
visit-to-visit variability, maximum systolic blood pressure, and episodic
hypertension. Lancet 2010; 375: 895–905.

Webb AJS, Fisher U, Mehta Z, Rothwell PM. Eff ects of antihypertensivedrug
class on interindividual variation in blood pressure and risk of stroke:
a systematic review and meta-analysis. Lancet 2010; 375: 906–15

Rothwell PM. Limitations of the usual blood-pressure hypothesis and
importance of variability, instability, and episodic hypertension.
Lancet 2010; 375: 938–48.

İnme ve Kan Basıncı Değişkenliği için yorumlar kapalı

Filed under Hipertansiyon

Obez Hastaların Tıbbi Bakım Kalitesi

Hekimlerin çoğu zaman obeziteye karşı negatif tutumlarının olduğu bilinmektedir. Obez hastalar da hekimlerin kiloları nedeniyle kendilerine yanlı veya saygısız davrandıklarını hissetiklerini beyan etmektedirler. Bu gözlemler, obez hastaların daha düşük kalitede bakım aldığı hissini doğurmaktadır.

Bu çalışma, hastanın kilosuyla genel poliklinik kalite işlemleri arasındaki ilişkiyi değerlendirmek amacıyla yapılmıştır.

Normal kilolu hastaların aldıkları tıbbi bakımla obez veya kilolu hastaların aldıkları tıbbi bakım arasında fark bulunamamıştır.

Ancak, bazı ölçümlerde obez veya fazla kilolu hastalarda başarı şansının, normal kilolu hastalara göre bir miktar daha iyi olduğu ortaya çıkmıştır.

Virginia W. Chang; David A. Asch; Rachel M. Werner “Quality of Care Among Obese Patients” JAMA. 2010;303(13):1274-1281.

Obez Hastaların Tıbbi Bakım Kalitesi için yorumlar kapalı

Filed under Hipertansiyon, Şeker Hastalığı (Diyabet)