Category Archives: Genel

Semaglutid Görme Kaybı Yapıyor Mu?

https://journalretinavitreous.biomedcentral.com/articles/10.1186/s40942-024-00620-x

Semaglutid Görme Kaybı Yapıyor Mu? için yorumlar kapalı

Filed under Genel

Horlama Değil 🚨

Obstrüktif uyku apnesi (OSA), uykuda üst hava yolunun tekrarlayan kollapsı ile karakterize, intermitan hipoksemi ve uyku bölünmeleriyle seyreden yaygın bir hastalıktır. Uluslararası sınıflamaya göre ağır OSA, apne-hipopne indeksinin (AHI) ≥30/saat olmasıyla tanımlanır. Bu düzeydeki hastalar, uyku boyunca yüzlerce kez solunum durması atağı yaşar ve bu durum belirgin fizyolojik stres yanıtları oluşturur.

Patofizyoloji: Sempatik Aktivasyon ve Stres Yanıtı

Ağır OSA’nın temel fizyopatolojik mekanizmaları şunlardır:

1. İntermittan Hipoksemi

Her apne sırasında oksijen satürasyonu düşer, ardından yeniden yükselir. Bu döngü, oksidatif stresi ve endotel disfonksiyonunu artırır.

2. Tekrarlayan Arousal ve Sempatik Aktivasyon

Her solunum durması atağı, beyin sapında mikrouyanıklıklara yol açar. Bu olay, sempatik sinir sisteminin aktivasyonunu sürekli tetikler.

Bu süreçte fizyolojik olarak:

Katekolaminler (adrenalin, noradrenalin) yükselir → akut hipertansiyon, taşikardi Hipotalamo-hipofiz-adrenal (HPA) aksı aktivasyonu artar → kortizol sekresyonu yükselir Baroreseptör yanıtları bozulur → gece boyunca non-dipping hipertansiyon

Bu mekanizmalar ağır OSA’nın neden “çok sistemli bir stres hastalığı” olarak kabul edildiğini açıklamaktadır.

Metabolik Sonuçlar: İnsülin Direnci ve Glukoz Metabolizması

Ağır OSA, metabolik sendromla yakın ilişkilidir. Birden fazla çalışma şunu göstermiştir:

İntermittan hipoksemi ve stres hormonları → insülin sinyal yollarında bozulma Sempatik tonus artışı → glukoz üretiminin artması Kortizol artışı → insülin direncinin yükselmesi

Çalışmalarda ağır OSA’da:

İnsülin direncinin belirgin arttığı, Bozulmuş glukoz toleransı ve tip 2 diyabet riskinin 2–5 kat yükseldiği, CPAP tedavisinin glisemik kontrolü iyileştirdiği

rapor edilmiştir.

Kardiyovasküler Riskler

Ağır OSA; hipertansiyon, koroner arter hastalığı, kalp yetmezliği, aritmiler ve serebrovasküler hastalıklarla güçlü şekilde ilişkilidir.

1. Hipertansiyon

OSA, sekonder hipertansiyonun en yaygın nedenlerinden biridir.

Gece boyunca tekrarlayan adrenalin yükselişleri → persistan hipertansiyon Non-dipping paterni → organ hasarı riski

2. Koroner Arter Hastalığı ve Miyokard İnfarktüsü

OSA, aterosklerozu hızlandırır. Meta-analizlerde:

KAH riskinin ≈ 2 kat arttığı Oksidatif stres ve endotel disfonksiyonunun temel mekanizma olduğu

gösterilmiştir.

3. İnme

Ağır OSA’nın iskemik inme riskini 2 kata kadar artırdığı bildirilmiştir.

4. Kardiyovasküler Mortalitede Artış

Çeşitli kohort çalışmalarında ağır OSA’lı hastalarda:

KV mortalite 2–5 kat artmış, Tedavi edilmeyen ağır OSA’da 10 yıllık sağkalımın belirgin daha düşük olduğu

gösterilmiştir.

Horlama Değil 🚨 için yorumlar kapalı

Filed under Genel

Uyku Apneniz Olabilir Mi?

Obstrüktif Uyku Apne Sendromu (OSAS), uyku esnasında tekrarlayan üst solunum yolu tıkanıklıkları (apne) veya belirgin daralmaları (hipopne) ile karakterizedir. Yaygın olarak görülen bu nörosolunum bozukluğu, sıklıkla tanı konulamayan ciddi bir klinik tablo olarak karşımıza çıkmaktadır.

Üst hava yolu kas tonusunun uyku sırasında azalmasına bağlı olarak dil kökü ve yumuşak damak bölgesinde çökme meydana gelmekte ve hava yolu tıkanmaktadır. Bu patofizyolojik süreç, sabah yorgun uyanma, aşırı gündüz uykululuğu (EDS), horlama ve bilişsel fonksiyonlarda azalma gibi semptomlara yol açmaktadır.

#UykuApnesi #ObstrüktifUykuApnesi #OSAS #UykuBozukluğu #Horlama

Uyku Apneniz Olabilir Mi? için yorumlar kapalı

Filed under Genel

Mide İlacını Kullanmak Zorunda Mıyız? Kesmeli Miyiz?

“Hastaların yaklaşık %40’ı sürekli mide koruyucu kullanıyor.

Siz de onlardan biri misiniz?

Eğer öyleyse, bu videoyu mutlaka izleyin.

Çünkü mide koruyucular, sanıldığı kadar masum ilaçlar değil.

Gereksiz yere uzun süre kullanıldığında, böbrek yetmezliği, kemik erimesi, hatta enfeksiyon riskini bile artırabiliyor.

Amerikan Gastroenteroloji Derneği’nin son kılavuzuna göre mide koruyucu mutlaka alması gereken hastalar şunlar:

▪️ Ciddi reflü hastalığı (Grade C–D eroziv özofajit) olanlar

▪️ Ülser veya mide kanaması geçirmiş olanlar

▪️ Barrett özofagusu veya eozinofilik özofajit tanısı alanlar

▪️ Kan sulandırıcı ya da aspirinle birlikte ağrı kesici (NSAİİ) kullanan ve kanama riski yüksek hastalar

Bu grupların dışında iseniz, ilacı sürekli kullanmak yerine doktorunuzla birlikte bırakma planı yapabilirsiniz.

Ani bırakmak yerine dozu yavaş azaltmak, mide asidinin aniden artmasını önler.

Unutmayın, her ilaç bir amaçla verilir.

Gereksizse, mideyi değil, sizi yorar.”

Mide İlacını Kullanmak Zorunda Mıyız? Kesmeli Miyiz? için yorumlar kapalı

Filed under Genel

Uzun Süredir Mide İlacı Kullanıyorsanız 👇🏼

Kanıt düzeyine göre mide koruyucu ilaçların yan etkileri:

Düzey 1 — Yüksek kanıt
• Kesme sonrası rebound asit hipersekresyonu ve semptom alevlenmesi
Randomize, plasebo kontrollü çalışmada sağlıklı gönüllülerde 8 hafta PPI sonrası ilacı kesince dispepsi/reflü benzeri semptomlar belirgin artıyor. Bu, PPI bırakırken kademeli azaltmayı destekler.
• Hipomagnezemi (uzun süreli kullanım)
FDA güvenlik uyarısı + sistematik incelemeler: ≥1 yıl PPI kullananlarda ciddi hipomagnezemi görülebilir; tek başına magnezyum replasmanı yetmeyip PPI’nın kesilmesi gerekebilir.

Düzey 2 — Orta kanıt (tutarlı gözlemsel meta-analizler / biyolojik plauzibilite)
• Clostridioides difficile enfeksiyonu (CDI) riski artışı
Birden çok şemsiye/meta-analiz PPI kullanımında CDI için OR ~1.3–2.3 aralığında artış bildirir; doz/süre ile riskin artabileceğine dair sinyaller var. (RCT’ler bu artışı doğrulamıyor; ilişki büyük ölçüde gözlemsel.)
• Kırık riski (kalça/omurga/bilek)
Büyük meta-analizlerde mütevazı artış: ör. kalça RR≈1.26, omurga RR≈1.58. Nedensellik kesin değil; H2-RA’larda benzer artış yok.
• Kronik böbrek hastalığı (KBH) ile ilişki
2024 sistematik derlemesi: PPI ile insidan KBH riski HR≈1.26. Bazı veri tabanlarında H2-RA’ya kıyasla fark saptanmamış çalışmalar da var → nedensellik belirsiz.
• Toplum kökenli pnömoni (özellikle ilk 30 gün)
Gözlemsel meta-analizlerde CAP riski artışı (yaklaşık 1.5 kat) bildirildi; en yüksek risk tedavinin başlangıcında. RCT sınırlı ve net değil.
• Fundik bez polipleri (FGP) / polipozis
Uzun süreli PPI ile FGP artışı bildiren sistematik derleme var ve kesilince gerileme olabileceğine dair seri/çalışmalar mevcut; fakat yeni bazı çalışmalar ilişkinin zayıf olabileceğini öne sürüyor. (Genelde benign; displazi nadir.)
• Vitamin B12/demir emilimi etkilenmesi
Asit baskılanması gıda-kaynaklı B12’nin proteinden ayrılmasını ve non-heme demirin indirgenmesini zorlaştırır; gözlemsel veriler B12 eksikliğiyle ilişki gösterir. (Tarama rutini AGA tarafından önerilmez.)

Uzun Süredir Mide İlacı Kullanıyorsanız 👇🏼 için yorumlar kapalı

Filed under Genel

Folat = B9 Vitamin Eksikliği

🎙️

Folat, yani B9 vitamini… Vücudumuzun DNA üretimi ve hücre yenilenmesi için olmazsa olmaz bir vitamin. Eksik olduğunda ilk fark edilen genellikle halsizlik, yorgunluk ve solukluk olur. Çünkü folat eksikliği, kırmızı kan hücrelerinin üretimini bozar ve megaloblastik anemiye yol açar.

Dilde yanma, ağız içinde aftlar, iştahsızlık, hatta saç dökülmesi gibi belirtiler de ortaya çıkabilir. Uzun süreli alkol kullanımı, bazı ilaçlar —örneğin metotreksat veya antiepileptikler— ve dengesiz beslenme folat eksikliğini tetikler.

Gebelikte folat eksikliği ise en kritik durumlardan biridir, çünkü nöral tüp defekti denilen beyin ve omurilik anomalilerine yol açabilir. Bu yüzden gebelik planlayan kadınlarda folik asit desteği hayati önem taşır.

Kısacası, yorgunluk, dilde yanma veya solukluk fark ediyorsanız bir kan testiyle folat düzeyinize baktırmakta fayda var. Erken fark etmek, ileride ciddi sorunları önleyebilir.

Folat = B9 Vitamin Eksikliği için yorumlar kapalı

Filed under Genel

Helikobakter Tedavisi Nasıl Yapılır?

Türkiye’de Tedavi Başarı Şansları

Direnç oranlarına bağlı olarak, farklı tedavi rejimlerinin başarı şansları şöyledir:

  1. Klasik Üçlü Terapi (PPI + Klartromisin + Amoksisilin):
    · Başarı Şansı: Yüksek klartromisin direnci nedeniyle %60 – %75 civarındadır. Bu, kabul edilebilir bir oranın altında olduğu için, Türkiye’de artık ilk basamak tedavi olarak önerilmemektedir.
  2. Bizmut Bazlı Dörtlü Terapi (PPI + Bizmut + Metronidazol + Tetrasiklin):
    · Başarı Şansı: %85 – %95. Türk Gastroenteroloji Derneği’nin güncel kılavuzlarında, yüksek direnç profili nedeniyle ilk basamak tedavi seçeneği olarak önerilmektedir. Amoksisilin kullanmak istendiğinde, “PPI + Bizmut + Amoksisilin + Metronidazol” kombinasyonu da etkili bir alternatiftir.
  3. Konkomitan (Eşzamanlı) Terapi (PPI + Klartromisin + Amoksisilin + Metronidazol):
    · Başarı Şansı: %85 – %90. Dörtlü tedaviye benzer şekilde yüksek başarı oranına sahiptir ve ilk basamakta kullanılabilir.
  4. Levofloksasin İçeren Üçlü Tedavi (Kurtarma Tedavisi):
    · Başarı Şansı: %70 – %85. Artan levofloksasin direnci nedeniyle başarısı düşmektedir. Genellikle ikinci basamak (kurtarma) tedavisi olarak kullanılır.

Helikobakter Tedavisi Nasıl Yapılır? için yorumlar kapalı

Filed under Genel

B12 ve Demir Eksikliği

Helicobacter pylori (H. pylori) enfeksiyonu, yalnızca peptik ülser veya gastrik kanserle değil, aynı zamanda mikronutrient emilim bozukluklarıyla da ilişkilendirilmektedir. Özellikle kombine demir (Fe) ve vitamin B₁₂ eksikliği bulunan hastalarda altta yatan H. pylori enfeksiyonu sıklıkla gözden kaçan fakat klinik olarak önemli bir nedendir. Son yıllarda yapılan meta-analizler ve klinik çalışmalar, eradikasyon tedavisinin ardından hem ferritin hem de B₁₂ düzeylerinde anlamlı artışlar olduğunu göstermiştir.

B12 ve Demir Eksikliği için yorumlar kapalı

Filed under Genel

Metformin Kullanıyorsanız B12’niz Düşebilir

youtube.com/shorts/hK3RX4WygsQ

Metformin’in B12 emilimini ve metabolizmasını birkaç farklı yoldan bozduğu düşünülmektedir:

1. Kalsiyuma Bağımlı Emilim Bozukluğu (En Önemli Mekanizma)

· İşleyiş: B12 vitamini, ince bağırsağın son kısmı olan ileumda emilir. Bu emilim işlemi için kalsiyuma ihtiyaç vardır.

· Metformin’in Etkisi: Metformin, hücrelerin enerji santrali olan mitokondrileri üzerinde etki ederek hücre içi kalsiyum seviyelerini değiştirir. Bu durum, ileumdaki hücrelerin B12’yi emme yeteneğini bozar. Kalsiyum olmadan ya da yetersiz olduğunda, B12-Intrensek Faktör kompleksi bağırsak hücresinden içeri alınamaz.

· Kanıt: Çalışmalar, kalsiyum takviyesinin metformin kaynaklı B12 eksikliğini kısmen önleyebildiğini göstermiştir.

2. Bağırsak Bakterilerinde Değişiklik ve Bakteriyel Aşırı Çoğalma

· İşleyiş: Metformin, bağırsak geçiş süresini yavaşlatabilir ve bağırsak florasını (mikrobiyota) değiştirebilir.

· Metformin’in Etkisi: Bu değişiklik, bağırsakta B12 vitamini kendi ihtiyaçları için “çalan” bakterilerin aşırı çoğalmasına yol açabilir. Böylece, insan konakçının kullanabileceği B12 miktarı azalır.

3. Bağırsak Motilitesi ve Mukozada Değişiklikler

· İşleyiş: Metformin’in sık görülen bir yan etkisi mide-bağırsak şikayetleridir (ishal, bulantı, karın ağrısı).

· Metformin’in Etkisi: İlacın bağırsak duvarı (mukoza) üzerinde doğrudan bir etkisi olabilir ve emilim yüzeyini veya bağırsağın hareketliliğini değiştirerek B12’nin emileceği bölgeye (ileum) ulaşmasını engelleyebilir.

Risk Faktörleri ve Önemli Noktalar

· Doza Bağımlılık: Risk, kullanılan metformin dozu ve tedavinin süresi ile doğru orantılı olarak artar. Yüksek doz ve uzun süreli kullanım daha büyük risk taşır.

· Zaman: Eksiklik genellikle aylar veya yıllar içinde gelişir, anında olmaz.

· Kümülatif Etki: Özellikle diyette B12 alımı zaten sınırlı olan (az et tüketen) yaşlı bireylerde risk daha yüksektir.

Klinik Önemi ve Yapılması Gerekenler

Bu mekanizmalar, metformin kullanan hastaların neden düzenli olarak takip edilmesi gerektiğini açıklar:

1. Düzenli Tarama: Tüm diyabet kılavuzları, metformin kullanan hastaların yılda en az bir kez B12 seviyesi ölçtürmesini önerir.

2. Belirtileri Ayırt Etmek: B12 eksikliğinin yorgunluk, ellerde-ayaklarda uyuşma gibi belirtileri, diyabetin kendisinin veya diyabetik nöropatinin belirtileri ile karışabilir. Bu nedenle ayırıcı tanı çok önemlidir.

3. Tedavi: Eksiklik tespit edilirse, doktor B12 takviyesi (ağızdan veya enjeksiyon) reçete edebilir. Metformin tedavisine devam edilse bile takviye ile seviyeler normale getirilebilir.

4. Asla İlacı Kendi Başınıza Kesmeyin: Metformin, diyabet kontrolü için hayati öneme sahip bir ilaçtır. Kesilmesi gerektiğine sadece doktorunuz karar vermelidir.

Metformin Kullanıyorsanız B12’niz Düşebilir için yorumlar kapalı

Filed under Genel

GPT Zehirlenmesine Dikkat 🚨

Yapay zekâ destekli sohbet sistemlerinin sağlık alanındaki hızlı yaygınlaşması, doğruluk ve güvenilirlik konularında yeni risk alanları doğurmuştur. Bu vaka sunumunda, bir hastanın diyetinde sodyumu azaltmak amacıyla kullandığı sohbet tabanlı yapay zekâ sisteminden aldığı yanlış öneri sonucunda sodyum bromür toksisitesi (bromizm) geliştirmesi bildirilmektedir.

Sodyum bromür, 20. yüzyılın başlarında antiepileptik ve sedatif olarak kullanılan, ancak yüksek toksisite profili nedeniyle günümüzde terapötik kullanım dışı bırakılmış bir bileşiktir. Bromür iyonları, klorür iyonlarıyla yarışarak hücre membranı stabilizasyonunu bozar ve merkezi sinir sistemi üzerinde depresan etki gösterir. Uzun süreli alımlarda nöropsikiyatrik bozukluklar, psikotik belirtiler ve bilişsel fonksiyon kaybı görülebilir.

Yapay zekâ temelli metin üretim sistemleri, klinik bilgiye benzer yanıtlar üretebilmekle birlikte, farmakolojik doğrulama ve kontrendikasyon denetimi mekanizmalarına sahip değildir. Bu durum, özellikle tıbbi soruların yanlış yönlendirilmesiyle toksik düzeyde sonuçlar doğurabilir.

GPT Zehirlenmesine Dikkat 🚨 için yorumlar kapalı

Filed under Genel

RSV Aşısı Kime Yapılmalı?

Yetişkin RSV aşılarının birincil amacı, RSV’ye bağlı alt solunum yolu hastalığının (LRTD) önlenmesidir. Basit bir soğuk algınlığını önlemekten ziyade, pnömoni (zatürre), bronşiyolit ve solunum yetmezliği gibi hastaneye yatışa ve ölüme yol açabilen ciddi komplikasyonlara karşı koruma sağlamayı hedeflerler.

Hedef Kitle:

· 60 yaş ve üzeri tüm bireyler
· Özellikle yüksek risk altındaki gruplar:
· Kronik akciğer hastalığı olanlar (KOAH, Astım)
· Kronik kalp hastalığı olanlar (Konjestif Kalp Yetmezliği, KAH)
· Diyabet hastaları
· İmmün yetmezliği/baskılanması olanlar
· Bakım evi sakinleri gibi kırılgan (frail) yaşlılar


  1. Aşı Türleri ve Çalışma Mekanizması (Platform)

Piyasada bulunan iki aşı da rekombinant protein alt birim aşısıdır. Yani canlı virüs içermezler.

· Teknoloji: Her iki aşı da, virüsün hücreye girmek için kullandığı Füzyon (F) proteininin laboratuvarda biyoteknolojik yöntemlerle üretilmiş halini içerir.
· Çığır Açan Buluş (Prefüzyon F Proteini): Geçmişteki aşı denemeleri başarısız olmuştur çünkü F proteini enjeksiyondan sonra şekil değiştiriyordu. Yeni aşılar, F proteinini “prefüzyon” (füzyon öncesi) adı verilen doğal, harekete hazır halinde “dondurmayı” başarmıştır. Bu form, en güçlü nötralize edici antikorları uyandırır. Yani bağışıklık sistemine virüsün en savunmasız halini tanıtırlar.

RSV Aşısı Kime Yapılmalı? için yorumlar kapalı

Filed under Genel

RSV Mi Grip Mi?

Çoğumuz RSV’yi (Respiratuar Sinsityal Virüs) sadece bebekleri ve çocukları etkileyen bir virüs olarak biliyoruz. Ancak gerçek şu ki, bu virüs yetişkinlerde de, özellikle de 65 yaş üstü bireylerde ve altta yatan kalp-akciğer hastalığı olanlarda, ciddi bir grip benzeri hastalığa yol açabilir. Aslında, her yıl binlerce yaşlı yetişkin RSV nedeniyle hastaneye yatıyor.”


“RSV Nedir? Kısaca Tanıyalım”

(Basit Bir Tanım)

“RSV, soğuk algınlığına benzer belirtilere neden olan, sonbahar ve kış aylarında yaygınlaşan bir solunum yolu virüsüdür. Nezle veya gribe çok benzer. En önemli özelliği, çok bulaşıcı olmasıdır; öksürük, hapşırık ve hatta kirli eller yoluyla kolayca yayılır.”


“Belirtileri Neler? Ne Zaman ‘Soğuk Algınlığı’ Değil?”

(Belirtileri Günlük Dille Anlatın)

“RSV’yi soğuk algınlığından ayırt etmek zor olabilir. İşte dikkat etmeniz gerekenler:

· Sıradan Soğuk Algınlığı Gibi Başlar:
· Burun akıntısı/tıkanıklığı
· Boğaz ağrısı
· Hapşırık
· Hafif öksürük
· Dikkat! Aşağıdaki Belirtiler Varsa, Durum Ciddileşiyor Olabilir:
· Şiddetli ve İnatçı Öksürük: Gece uyutmayan, göğüs ağrısına neden olan.
· Nefes Darlığı veya Hızlı Nefes Alıp Verme: Merdiven çıkarken veya normal iş yaparken bile.
· Hırıltılı Solunum: Nefes alıp verirken ıslığa benzer bir ses.
· Yüksek Ateş: (Her zaman olmayabilir).
· Aşırı Halsizlik: Günlük işleri yapamayacak kadar.”

RSV Mi Grip Mi? için yorumlar kapalı

Filed under Genel

Zatürre Aşısı Şart Mı?

1. Aşının Tanımı

Konjuge pnömokok aşısı, Streptococcus pneumoniae’nin kapsül polisakkarit antijenlerinin bir taşıyıcı proteine bağlanmasıyla hazırlanmış bir aşıdır.

Bu konjugasyon, T-hücre aracılı bağışıklık oluşturur ve 2 yaş altı çocuklar dâhil her yaşta güçlü, uzun süreli koruma sağlar.

💉 2. Endikasyonlar

A. Rutin bağışıklama:

Tüm çocuklar (2, 4, 6 ve 12–15. aylar) 5 yaşına kadar risk grubundaki çocuklar

B. Erişkinlerde (özellikle ≥65 yaş):

Kronik kalp, akciğer, karaciğer hastalığı olanlar Diyabet, alkolizm, sigara kullanımı olanlar Splenektomili veya fonksiyonel asplenili kişiler Bağışıklık yetmezliği, kanser tedavisi, organ transplantasyonu geçirenler HIV pozitif bireyler

C. Özel durumlar:

BOS kaçağı, koklear implantı olan hastalar Uzun süreli bakım merkezlerinde yaşayan yaşlı bireyler

Zatürre Aşısı Şart Mı? için yorumlar kapalı

Filed under Genel

Zatürrenin Tedavisi Nasıldır?

🩺 Zatürre Tedavisi: Ölümün Kaptanından Tedavi Edilebilir Hastalığa

Antibiyotiklerden önce zatürre, her üç hastadan birini öldürüyordu.

O dönemde hastalar yalnızca istirahat, sıcak uygulama ve destek tedavileriyle izlenebiliyordu.

Antibiyotiklerin keşfi, tıpta ölüm oranlarını ilk kez dramatik biçimde düşüren dönüm noktalarından biri oldu.

Bugün aynı hastalık, erken tanı ve uygun antibiyotikle çoğu zaman birkaç günde iyileşiyor.

Ancak tedavi planı her hastada aynı değildir — zatürreye yol açan mikrobun türü, hastanın yaşı, genel sağlık durumu ve hastalığın şiddeti tedavi yaklaşımını belirler.

💊 Tedavi Prensipleri

Zatürre tedavisinin temel amacı enfeksiyonu ortadan kaldırmak, solunumu desteklemek ve komplikasyonları önlemektir.

1. Ampirik Antibiyotik Tedavisi

Toplum kaynaklı pnömoni (CAP) için uluslararası kılavuzlara (IDSA, BTS, Türk Toraks Derneği) uygun şekilde ampirik antibiyotik başlanır.

Yani, mikrobiyolojik sonuçlar çıkmadan önce olası etkenlere yönelik tedavi verilir.

Hafif ve orta şiddette olgular (ayaktan veya serviste): Beta-laktam + makrolid kombinasyonu (örneğin amoksisilin-klavulanat + azitromisin veya klaritromisin) Alternatif olarak respiratuvar florokinolon (levofloksasin, moksifloksasin) Ağır vakalar (yoğun bakım gerektiren): Çift antibiyotik tedavisi tercih edilir (örneğin seftriakson veya piperasilin-tazobaktam + makrolid) Dirençli bakteri riski varsa geniş spektrumlu karbapenemler veya MRSA/psödomonas aktif ajanlar eklenir.

🕒 Tedavi süresi:

Hastalığın şiddetine göre değişmekle birlikte genellikle 5–10 gün arasındadır.

Klinik düzelme sağlanmazsa, uzamış veya atipik etkenler araştırılır.

2. Destek Tedavisi

Oksijen desteği Sıvı dengesi ve beslenme takibi Ateş düşürücüler ve ağrı kesiciler Solunum egzersizleri ve mobilizasyon Gerekirse hastanede izlem ve monitörizasyon

⚠️ Ağır Olgularda Ek Yaklaşımlar

Kortikosteroidler: Özellikle septik şok veya ağır inflamatuvar yanıt olan olgularda yararlı olabilir. Yoğun bakım desteği: Mekanik ventilasyon veya noninvaziv solunum desteği gerekebilir. Komplikasyon yönetimi: Plevral efüzyon, ampiyem, akciğer apsesi veya sepsis gelişimi takip edilir.

📈 Tedavi Başarısı

Erken tanı ve uygun antibiyotik başlanmış bir zatürre hastasında iyileşme oranı %90’ın üzerindedir. Hafif olgularda ölüm oranı %1’in altındayken, ağır ve yoğun bakım gerektiren olgularda %20–50’ye kadar çıkabilir. Bu farkın temel nedeni, eşlik eden hastalıklar (kalp, KOAH, diyabet, böbrek yetmezliği) ve ileri yaştır.

Zatürrenin Tedavisi Nasıldır? için yorumlar kapalı

Filed under Genel

Zatürre Tanısı Nasıl Konulur?

Bir Hastada Zatürre Olup Olmadığını Biz Hekimler Nasıl Anlarız?

Zatürre, yani tıptaki adıyla pnömoni, akciğer dokusunun iltihaplanmasıdır.

Biz hekimler, zatürreyi anlamak için hastayı bütüncül şekilde değerlendiririz — sadece bir bulguya değil, birkaç işarete birlikte bakarız.

🔹 1. Hastanın Anlattıkları (Klinik Bulgular)

Önce sizi dikkatle dinleriz.

Ateş, titreme, balgamlı öksürük, nefes darlığı, göğüs ağrısı veya halsizlik gibi belirtiler zatürreyi düşündürür.

Bu şikâyetlerin ani başlaması ve giderek ağırlaşması bizim için önemli bir ipucudur.

🔹 2. Muayene Bulguları

Sonra stetoskopla akciğerlerinizi dinleriz.

Bazı bölgelerde hışıltı, çıtırtı (ral) veya hava girişinin azaldığı alanlar duyarsak bu, akciğerde iltihap olabileceğini gösterir.

Ayrıca solunum sayınızın artması, cilt renginizin soluklaşması gibi fiziksel bulgular da bizi destekler.

🔹 3. Görüntüleme

Klinik olarak zatürreden şüphelendiysek, tanıyı doğrulamak için akciğer filmi (röntgen) isteriz.

Bu filmde akciğerin bir kısmında beyaz, yoğun bir alan görülür — bu alan, iltihaplı bölgedir.

Bazı durumlarda, özellikle erken evre veya karmaşık olgularda BT (tomografi) de gerekebilir.

🔹 4. Laboratuvar Testleri

Kan tahlillerinde beyaz küre (lökosit) ve CRP değerlerinin yükselmesi enfeksiyonu destekler.

Bazı durumlarda balgam örneği alarak hangi mikrobun neden olduğunu da belirlemeye çalışırız.

🧩 Sonuç Olarak

Zatürre tanısını koymak için yalnızca bir test veya belirtiye bakmayız.

Klinik, muayene, görüntüleme ve laboratuvar bulgularını bir araya getirerek karar veririz.

Bu sayede hem doğru tedaviyi başlatır hem de hastalığın ilerlemesini önleriz.

Zatürre Tanısı Nasıl Konulur? için yorumlar kapalı

Filed under Genel

Zatürre Nedir? Ne Zaman Hastaneye Yatış Gerekir?

Toplumdan Edinilmiş Pnömoni (TOP): Kapsamlı Bir Bakış

  1. Tanım & Epidemiyoloji

· Tanım: Hastane ortamı dışında gelişen, ateş, öksürük, balgam, göğüs ağrısı gibi semptomların yanı sıra akciğer grafisinde yeni infiltrasyon ile karakterize akut bir enfeksiyon hastalığıdır.
· Epidemiyoloji: Önemli bir morbidite ve mortalite nedenidir. İnsidans yaşla birlikte belirgin şekilde artar. Mortalite, ayaktan tedavi edilen hastalarda <%1 iken, yoğun bakım ihtiyacı olan hastalarda %50’ye kadar çıkabilir.

  1. Etyoloji (Etkenler)

Etken dağılımı hasta populasyonuna göre değişiklik gösterir. En sık görülen patojenler şunlardır:

· Sık Görülen Bakteriyel Patojenler:
· Streptococcus pneumoniae: Hala en sık görülen bakteriyel etkendir.
· Haemophilus influenzae: Özellikle KOAH’lı hastalarda.
· Moraxella catarrhalis: Çocuklarda ve KOAH’lı hastalarda.
· Staphylococcus aureus: Grip sonrası, yaşlı, IV ilaç kullanıcılarında. MRSA riski olan gruplar dikkatle değerlendirilmelidir.
· Gram-negatif basiller (Klebsiella pneumoniae, E. coli, vb.): Altta yatan hastalığı olan (diyabet, kalp yetmezliği, nörolojik hastalık) veya bakımevinde kalan yaşlı hastalarda daha sıktır.
· Atipik Patojenler (Hücre Duvarsız):
· Mycoplasma pneumoniae: Genç erişkinlerde, okul/yurt gibi toplu yaşam alanlarında salgınlar yapar. Kuru, inatçı öksürük ve ekstrapulmoner semptomlar (döküntü, artralji, GIS semptomları) önemli ipuçlarıdır.
· Chlamydophila pneumoniae: Hafif seyirli, genellikle genç erişkinlerde.
· Legionella pneumophila: Ağır pnömoni nedeni olup, önemli mortaliteye sahiptir. Sigorta işçilerinde, otel konaklaması öyküsü olanlarda, klima sistemine maruz kalanlarda düşünülmelidir. Yüksek ateş, nörolojik bulgular (konfüzyon), GIS semptomları (ishal), hiponatremi ve LDH yüksekliği ile karakterizedir.
· Viral Patojenler:
· Influenza A/B, RSV, SARS-CoV-2, Rinovirüs, Adenovirüs. Özellikle mevsimsel dönemlerde sıklığı artar. Bakteriyel ko-enfeksiyon (özellikle S. pneumoniae ve S. aureus) riski unutulmamalıdır. İngilizceye çevir

Zatürre Nedir? Ne Zaman Hastaneye Yatış Gerekir? için yorumlar kapalı

Filed under Genel

Beta Mikrobuna Bağlı Farenjit ve Tonsillit

Romatizmal Olay Riski

Tedavi edilmezse: Streptokoksik farenjit geçiren hastaların yaklaşık %0.3 – 3’ünde (bölgeye ve salgına göre değişir) akut romatizmal ateş gelişebilir. Yani her 1000 farenjit hastasının 3–30’u romatizmal olay yaşayabilir. Bu oran özellikle tekrarlayan enfeksiyonlar ve genetik yatkınlık olan topluluklarda daha yüksektir. Antibiyotik tedavisi ile: Uygun antibiyotik (penisilin) verilen streptokok farenjitlerinde romatizmal ateş riski neredeyse sıfıra iner. → Bu yüzden beta farenjitin tedavisinde esas hedef yalnızca semptomları azaltmak değil, romatizmal komplikasyonu önlemektir.

Beta Mikrobuna Bağlı Farenjit ve Tonsillit için yorumlar kapalı

Filed under Genel

Grip Aşısı Olmalı Mıyız?

1. Genel Etkinlik

Aşının etkinliği mevsime, virüsün mutasyon durumuna (antijenik drift) ve bireyin bağışıklık sistemine göre değişir. Ortalama olarak: Sağlıklı genç erişkinlerde: %60–70 civarında koruyuculuk sağlar. 65 yaş üstünde: Daha düşük (%30–50), ama hastaneye yatış ve ölüm riskini %70–80 azaltır. Yani koruyuculuk sadece enfeksiyonu önlemek değil, aynı zamanda hastalığın şiddetini azaltmak üzerine de odaklıdır.

2. Riskli Gruplardaki Etki

Kronik kalp-akciğer hastalığı, diyabet, immünsüpresyon, gebelik gibi durumlarda aşı komplikasyon riskini belirgin azaltır. Gebelerde hem anne hem de bebekte ciddi komplikasyonlara karşı koruyucudur.

3. Yıllık Değişkenlik

Aşı etkinliği yıl bazında %40 ile %70 arasında değişir. Nedeni: Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) her yıl, bir sonraki sezonun öngörülen baskın suşlarına göre aşı içeriğini günceller. Bazı yıllarda aşı ve dolaşımdaki virüsler iyi eşleşirse etkinlik daha yüksektir; eşleşme zayıfsa düşer.

4. Klinik Sonuçlara Katkı

Hastaneye yatışları %40–70 azaltır. Yoğun bakım ve mortaliteyi %70–80 azaltır (özellikle yaşlı ve risk grubunda). Çocuklarda otitis media, yaşlılarda pnömoni ve kalp krizi riskini de düşürdüğü gösterilmiştir.

5. Toplum Sağlığı Açısından

Sağlık çalışanlarının ve bakımevi gibi kapalı alanlarda yaşayanların aşılanması, toplumda bulaşı azaltır. Sürü bağışıklığı sağlamaz, ama salgınların şiddetini düşürür.

Grip Aşısı Olmalı Mıyız? için yorumlar kapalı

Filed under Genel

Gribe Özel Tedavi

Antiviral Tedavi

Antiviral ilaçlar erken başlanırsa (ilk 48 saat içinde) en etkilidir. Risk grubunda (>65 yaş, gebeler, kronik hastalık, immünsüpresyon) gecikmiş başlansa bile önerilir.

1. Nöraminidaz İnhibitörleri

Oseltamivir (oral) Yetişkin: 75 mg günde 2 kez, 5 gün Profilaksi: 75 mg günde 1 kez, 7–10 gün Zanamivir (inhaler): 10 mg (2 inhalasyon) günde 2 kez, 5 gün Peramivir (IV, tek doz): 600 mg IV, özellikle ciddi veya oral alamayan hastalarda.

2. Kap-Endonükleaz İnhibitörü

Baloxavir marboxil (oral, tek doz) Yetişkin ve ≥12 yaş ≥40 kg: 40–80 mg tek doz Avantajı: Tek doz, direnç gelişimi izlenmeli.

🔹 Kimlere Antiviral Başlanmalı?

Hospitalize hastalar Ciddi/komplike influenza (pnömoni, ARDS, ensefalit) Yüksek riskli gruplar: ≥65 yaş Gebeler, lohusalar Kronik kardiyak, pulmoner, renal, hepatik, hematolojik, metabolik hastalık İmmünsüprese bireyler Obez (BMI ≥40)

Gribe Özel Tedavi için yorumlar kapalı

Filed under Genel

Grip Tanısı Nasıl Konulur

🔹 Laboratuvar Yöntemleri

1. RT-PCR (Altın Standart)

En duyarlı ve özgül yöntemdir. Sensitivite: %90–100 Spesifisite: %95–100 Dezavantaj: maliyetli ve her merkezde acil erişim yok.

2. NAAT (Nükleik Asit Amplifikasyon Testleri, hızlı PCR)

Saatler içinde sonuç verir. Sensitivite: %85–95 Spesifisite: %95–100 FDA onaylı hızlı moleküler testler vardır.

3. Hızlı Antijen Testleri (RIDTs)

15–30 dk’da sonuç verir. Sensitivite: %50–70 (çocuklarda daha yüksek, yetişkinlerde daha düşük) Spesifisite: %90–95 Negatif çıkarsa ve klinik şüphe yüksekse PCR ile doğrulama gerekir.

4. Viral Kültür

Referans yöntemdir ama günler sürer. Sensitivite: %70–90 Spesifisite: %100 Daha çok epidemiyolojik/araştırma amaçlı.

5. Seroloji

Akut ve konvalesan dönemde antikor titre karşılaştırması gerekir → tanıda geç kalır. Rutin klinikte kullanılmaz.

🔹 Klinik Pratikte

Acil ve hızlı karar gereken durumlarda: Hızlı antijen testleri (RIDT) → pozitifse güvenilir, negatifse PCR ile doğrulanmalı. Kesin tanı ve epidemiyolojik doğrulama için: RT-PCR. Epidemik dönemde: Klinik tanı çoğu zaman yeterli olabilir, ama spesifik tedavi ve izolasyon için laboratuvar testi önerilir.

#influenza #grip # ateş #kovid

Grip Tanısı Nasıl Konulur için yorumlar kapalı

Filed under Genel