Aslında hepimiz, dış kabuğumuz ne olursa olsun, kırılganız ve sevgiye, mutluluğa muhtacız. Sağlıklı olmak istiyoruz, hatta bilinçaltımız diğer insanlarla rekabete sokarak onlardan daha sağlıklı olmak istiyoruz ve bu istek de temel içgüdülerden bir tanesi. Hepimiz çabuk elde edilen kolay zaferlerin peşindeyiz, dolayısıyla sağlık gibi zafer için de bazen kendimizi kandırırız.
Deney
“Atletizmin psikolojik ve tıbbi etkileri”ni araştıran bir deneye katılmaya karar verdiniz. Bu deney, tabi ki bunu araştırmıyor; araştırmacılar kolunuzu soğuk suyun altında tutma sürenizin ne kadar sağlıklı olduğunuzun göstergesi olduğuna sizi inandırmaya çalışıyor. Yani, “ne kadar uzun süre kolunuzu tutarsanız, o derecede sağlıklısınız” savı size empoze edilmeye çalışılıyor. Bakalım nasıl kendinizi kandıracaksınız?
İlk önce katılımcıların, kollarını soğuk suyun altında dayanabileceklerinin maksimumunda tutmaları istenir. Su oldukça soğuktur ve insanlar 30 veya 40 saniye dayanabilirler. Daha sonra katılımcıların gerçekten de atletizm çalışmasına katıldıklarını düşündürecek çeşitli görevler verilir. Egzersiz bisikletine konulurlar, sonra kalp tipi ve yaşam beklentisi arasındaki ilişkiyi anlatan bir derse katılırlar. İki çeşit kalp olduğu söylenir:
Tip I kalp: kötü sağlıkla, kısa yaşam süresi ile ve kalp hastalığı ile ilişkili.
Tip II kalp: iyi sağlıkla, uzun yaşam beklentisi ve düşük kalp hastalığı riski ile ilişkili.
Katılımcıların yarısına tip II kalbi (yani daha iyi daha sağlıklı olduğu iddia edilen) olanların, egzersiz sonrası soğuk suya daha fazla dayanabildiği, diğer yarısına ise daha az dayanabildikleri söylenmiş. Tabi ki, tüm bunlar katılımcıların soğuk suya dayanma sürelerinin sağlıklarını test ettiğini düşünmelerini sağlamaktır.
Soğuğa dayanıklılığın, iyi sağlığın belirtisi olduğu söylenilen grup, bir anda soğuğa daha fazla dayanmaya başlıyor.
Soğuğa dayanıklılığın, kötü sağlığın belirtisi olduğu söylenilen grup ise, bir anda soğuğa daha az dayanıyor.
Bu insanlar, gerçekten kendilerini veya araştırmacıları kandırdılar mı? Yoksa kendileri de bu yalan kandılar mı?
Her katılımcıya suda tutma miktarlarını bilerek değiştirip değiştirmedikleri sorulmuştur. 38 katılımcının 29’u inkar etmiş, 9’u da suyun sıcaklığının değiştiğini bahane ederek itiraf etmiştir. Suyun sıcaklığı değişmemekle birlikte, insanlar kendilerini kandırdıklarına doğrudan yüzleşememektedirler.
Bunu neden anlattım?
Doğamız itibariyle kolaya kendinimizi kandırma pahasına meyilliyiz. Gerçek hayat ise çetin şartlarda geçiyor. Çocukluklu hastalarıma sorduğum bir soru var: “çocuğunuzun doğduğu günlerde, çok zorlandınız, geceler boyu uykusuz kaldınız. Ama bebeğinizi cami avlusuna terk edip gittiniz mi? Mücadeleyi bıraktınız mı? Niye kendinizi terk ediyorsunuz?”
Quattrone George A, Tversky Amos “Causal versus diagnostic contingencies: On self-deception and on the voter’s illusion.” Journal of Personality and Social Psychology. Vol 46(2), Feb 1984, 237-248
http://www.spring.org.uk/2009/10/the-truth-about-self-deception.php