Dr. Ufuk’un kapısında suçlu bir çocuk gibi beklemeye başladım. Artık hastaneye de alışmıştım, galiba bir süre hastanelerde yaşayacaktım.
-“Berk hoş geldin, bizim radyolog Yusuf demin beni aradı. Ben de seni bekliyordum. Gelsene içeri”
-“Yusuf sana anlattı mı?”
-“Evet, birşeyler söyledi, ama ne dediğini anlamadım. Korkum, bu kitlenin kanser olması. Hocam, rapor senin elinde, sen söyleceksin.”
-“Peki” diyip bir es verdi doktor, beni baştan aşağı süzüp, olaya ne kadar vakıf olup olmadığımı tartıyordu, bir de tahminim eğer kötü haberi söylerse oraya yığılıp kalıp kalmayacağımı da hesaplıyor olabilirdi.
-“Bugün Yavuz gelmemiş, başka yakının yok mu?”
Garip zamanlarda garip şeyler aklıma gelir, mesela şimdi gibi. Abicim, kendi hayatım söz konusu, şimdi takıldığım şeye bak. Doktor saatinin markası ne acaba, güzel birşeye de benziyor. Şimdi de saati sol koluna takmış, alyansını da saatine geçirmiş. Yazı yazarken hangi elini kullanmıştı ki?
-“Berk, iyi misin?”
-“Hocam, alakasız olacak ama saatinin markası nedir?” demek istiyorum, ama bunu sorsam ne kadar duyarsız biri olduğum anlamına gelecek, ama saat bence çakmaydı.
-“Daha annemlere söylemedim, senden çıktıktan sonra söyliyeceğim.”
-“Şu verilere bakıp net bir şey söylemek mümkün değil, ama çok selim bir şeye de benzemiyor. Kan tetkikleri sonucunda bunun daha iyi seyirli seminom mu, seminom dışı bir tümör olduğunu anlayabiliriz. Ama yine kesin tanı patoloji ile dokudan olabiliyor. Şu noktadan sonra söylemem gereken şey seni hızlı bir şekilde ameliyat etmemiz.”
Hızlı bir şekilde derken, acaba şu anda mı ameliyat olmam gerekiyordu? İşi ne yapacaktım, yıllık izinden mi kullanacaktım? Kanserden çok şu iş meselesi beni kanser edecek diye düşündüm. Ayrıca hırs küpü koordinatörüm Berna Hanım da kesin yamuk yapacaktır.
Berna Hanım, nam-ı diğer komutanımız, Boğaziçi Üniversitesi İşletme mezunudur. Proje bir çocuğa, “geek” bir kocaya sahiptir. Komutan lakabı ise bize çalışmayı değil süngü takıp ölmeyi emrettiği için takılmıştır. Herşeyi o bilir, biz ise onun çekirgesiyizdir. Sürekli emirler verir, savaş alanındaki generaller gibi, biz kurmaylarını yanında tutar, konuşur da konuşur. Sıkı bir Bonapart hayranıdır, kendisinde de en az onun kadar dahiyane stratejilerinin olduğunu düşünür. Bir iş verdiğinde eğer o işi çabuk bitiremezsen yandığının resmidir, vıdı vıdı canından bezdirir adamı.
-“Anestezi seni ameliyat öncesi görsün.”
Kekeleyerek tamam dedim ve odadan dışarı kendimi attım.