Akademisyenlik Hedefi

Finale doğru gidiyordum. Okuldan mezuniyet olmak gibi bir şeydi bu, ancak 30 yaşında geç sayılabilecek bir olgunluğa erişme haliydi. Bir program yapmam, hayatımda bazı hedeflerimin olması gerekiyordu. Bu zamana kadar, okul, MBA, iş hep hayatın akışı içinden gelmişti, belirgin hedeflerim yoktu, anı yaşamış, rüzgârın götürdüğü yere gitmiştim.

Çalıştığım işi düşündüm, burada bana ait bir gelecek yoktu. İlerleme veya yeni şeyler keşfetmekten çok çeşitli ofis diplomasileriyle mevki korumanın dışında çok da bir şey yapılmıyordu. Bilgimi, birikimimi ve yenilik şehvetimi başka mecralarda harlandırmalıydım.

MBA’deki hocam aklıma geldi, belki akademisyen olmalıydım. Bitirme tezimi, hocamla birlikte saygın bir dergide yayınlatabilmiştik. Bu tez, oldukçada atıf almıştı, iş dünyasının neden paradigma kaymasına ihtiyacının olduğunu, felsefik olarak araştırmıştık.

Belki bir zaman Harvard’da vakit geçirebilsem, zihnimde yeni ufuklar açabilecekmiş gibi geliyordu. Kendimi bir anda Spangler salonunun nereden baksanız 10metrelik tavanın altında, büyük bir kalabalıkla hem yemek yer, hem de diğer akademisyen meslektaşlarımla hararetle bir konuyu tartışırken görmeye başladım. Bu her zaman istediğim ve kalbimin derinliklerinden gelen bir histi. Ben akademik çevreye aittim, doğal habitatım orasıydı, açık ofis değildi.

Kafamda hemen bir iş planı yaptım, ilk önce MBA hocamdan randevu talep ettim, LinkedIn’deki zayıf bağlarımı araştırmaya başladım. Başarının sırrı zayıf bağlardan geçiyordu.

Reklam

Akademisyenlik Hedefi için yorumlar kapalı

Filed under Akciğer Hastalıkları

Yorumlar kapatıldı.