-“Uyku apnesi var bu hastamızın” demişti hocalardan biri. Geceleri artık makineyle yatmak zorunda kalıyordu. Ama, buna da şükür diyordu. Eskiden geceleri karabasnlarla, kabuslarla geçiyordu. Sürekli bir boşluktan aşağı düşüyordu, sürekli yere çarpacak gibi korkuyor, fakat bir türlü yere temas edemiyordu. Bazen köyde görüyordu kendini, nenesinin anlattığı masallardaki kurt ulumalarını duyuyordu. Karanlık ormanlarda, dipleri çürümüş ağaçların altından sürünerek geçiyordu, ağır bir havaydı soluduğu, çürümüştü içi dışı. Kurtların açlık kokan nefesini hissediyordu çoğu zaman. Ormanın içinden geçen dereye düşüyordu ve suyun üzerine çıkamıyordu, yavaş yavaş boğulurken son bir çırpınışla uyanıyordu kabusundan.
-“Allah’a şükür, bu geceyi de kazasız, belasız atlattım” diye düşünürdü, sübap mı ne isimse şu makineyi takmadan önceleri. Sabahları kalktığında sanki hiç uyumamış gibi hissederdi, öyle yorgun olurdu ki, elini kaldırmaya bile mecali kalmazdı. Bir de gün içinde oturduğu yerde uyuyakalırdı. Sanki hiç bitmeyen bir kabusun içindeydi, girdap gibi içine çekip sonra bırakıyordu. Ne ölebiliyordu, ne yaşayabiliyordu, ne uyuyordu, ne de uyanık kalabiliyordu. Tüm bunlar olurken, gerçekten de artık yemeden kilo almaya başlamıştı, şekeri de korkunç gidiyordu. Şeker gibi kadınım diye kendini avuturken, gözlerinde bulanıklaşma da canını sıkıyordu. Şekerim şimdi 500 olmuştur artık diye düşünürdü, ki çoğunlukla da buna yakın değerle ölçülüyordu. Sabah akşam başladığı insülin iğneler önce 4’e sonra da 5’e çıkmıştı. İnsüline başlayınca işlerin yoluna gireceğini zannederken, biraz daha kilo almıştı.
-“Allah razı olsun, o doktoran ve o makineden” diye kendi kendine söyledi. CPAP makinesine ilkin alışmak zor olmuştu. Maskeyi yüzüne göre ayarlamak, onunla yatmak garip bir durumdu. Makine sürekli hava veriyordu, rüzgara karşı koşmak gibiydi, sanki şişip patlayacak gibi hissediyordu, ama fazla direnmedi makinenin gücüne, teslim oldu. Bu şekilde artık uykuları düzelmişti, sabahları dinç kalkmaya başlamıştı, gün içinde daha az uyuklar olmuştu. Her gece makineye bağlandığında penceresinden gökyüzüne bakardı, “ölmüş anam bana bir işaret gönder” diye düşünürdü; özlerdi anasının kokusunu, şefkatini, saçlarını tarayışını, nasırlı ellerini.